usa da kriz var anlaşıldı orayada yardım edelim 25 bin dolar nedir ya çay parası pehhhhh
bizim mütayitler onlarada ev versinler pehhhhhhh homeless lar galiba
usa da kriz var anlaşıldı orayada yardım edelim 25 bin dolar nedir ya çay parası pehhhhh
bizim mütayitler onlarada ev versinler pehhhhhhh homeless lar galiba
“TARAF’IN GENÇ SİVİL TOSUNU AL SANA 28 ŞUBAT KAPAĞI…”
18.09.2010 23:49
Karakter boyutu :
Muhalif mizah dergisi Leman’ın bu haftaki sayısı kadar, geçtiğimiz haftaki kapağı da tartışılmaya devam ediyor.
Leman geçtiğimiz hafta; 12 Eylül darbesini destekleyen / Kenan Evren’in elini öpen ünlülerin “12 Eylül’le hesaplaşma” iddiasıyla referandumda “Evet” vermelerini çarpıcı bir kapakla karikatürleştirmişti.
İşte o karikatür; Taraf’ın genç sivil yazarı Yıldıray Oğur’un canını sıkmış ve şu satırları yazmıştı twitter’ında:
“Ey Lemancılar! Sezen Aksu Cumartesi Anneleri için şarkı yaparken, siz 28 Şubatçıların kıçını öpüyordunuz”
Oğur, Taraf’ta bunu daha “yumuşatarak” şöyle yazdı:
“Sezen Aksu Cumartesi Anneleri için şarkı yaparken 28 Şubatçıların elini öpüyordu bu Lemancılar…”
Taraf yazarının bu kadar köpürmesine neden olan Leman’ın kapağı şöyleydi:
Leman’dan Tuncay Akgün, “genç sivil tosun” diyerek zehir zemberek bir yanıt verdi Taraf yazarına.
Ve Leman’ın hem 28 Şubat’ta, hem de tarihi boyunca nasıl bir duruş sergilediğini kaleme aldı.
Tuncay Akgün yanıtında; Yasemin Çongar’ın 28 Şubat’ta neler yaptığını da sordu.
İşte Leman’ın çok tartışılacak o açıklaması:
“AHLAKSIZLIĞIN DA, YALANCILIĞIN DA, RİYAKARLIĞIN DA BİR SINIRI OLMALI
Sezen, Cumartesi Anneleri için şarkı yaparken, LeMan 28 Şubatçıların elini öpüyordu diye girmiş yazıyo genç sivil tosun. Bir tanesi 1. sayfalarından olmak üzere 3 ayrı sayfadan girmişler LeMan haberini…
Şimdi bunun zavallı zekası muhalifçilik oynamayı, kırmızı ayakkabı giyme sınırına ancak taşıyabildiği için nereden gireceğini de bilememiş. Gastenin 3 ayrı sayfasındaki 3 ayrı yazıda da tekrar var. LeMan 28 Şubat’ta Generallerin elini öperken..
Al sana LeMan’ın 28 Şubat kapağı… Sezen Aksu, generaller ve Cumartesi Anneleri… Gördüğünü anlayabiliyo musun yavru sivil tosun? O küçücük beyninle tarihi yeniden yazabileceğini mi düşünüyorsun. Aç o sayıdaki LeMan ciltlerini bak bakalım, LeMan 28 Şubat’ta ne yapmış?.. biraz gerilere git, Güneydoğu’daki kirli savaş için, köy yakmalar, infazlar, faili meçhuller, işkence, insan hakları ihlalleri, kayıplar, Cumartesi Anneleri için neler yapmış?.. Susurluk’ta 1 dakika karanlık eylemi LeMan Kültür’de Can Yücel, kayıp Hasan Ocak’ın annesi, babası, faili meçhul binbaşının eşi Tomris Özden’lerle beraber şalter indirilerek başlatılmış.
Sen oraya Sezen’in bir şarkısını koymuşsun. Ben buraya on bin tane karikatür, kapak, yazı mı koyayım yamasız yalanın için. LeMan 28 Şubat’ta da Sezen’i pamuklara sarıp kollamış.
Şimdi bırakalım bunları da sen o Yasemin ablana sor bakalım. O 28 Şubat’ta Washington’da ABD’nin o eyaleti senin bu eyaleti benim dolaşıp napıyormuş?. Bak sen daha bu yazıları girmeden önce yeniHarman’da çıktı 28 Şubat’ta yediği herzelerin listesi…
Merve Kavakçı’nın lincinde onun kadar gayretlisi varmıymış, yokmuymuş?. Bir cevap verin bakalım… riyakarlığın, yalamalığın, yalancılığın da bir sınırı olmalı değil mi ama?.. Zaten bizim kapağımız da evet, hayır, boykot kapağı değil riyakarlığın kapağıydı.
Dergide referandum için 3 seçeneği de kullanan arkadaşlar var.. Ama bunu anlamamak için kırmızı ayakkabılar seviyesinde bir ahlaka ve zekaya sahip olmak lazım.
Sevgili okurlar; Taraf Gazetesi’nin en dongoz yazarları çıktığından beri LeMan’a saldırmaya çalışan makaleler yazıyorlar. Kıllı soytarısından kırmızı bağcıklı genç tosunun sakallı abisine, profesör ünvanlı yazarlarına kadar, bir sürü LeMan aleyhine, zekaları yettiğince makale yayınladılar. Hiçbirine cevap vermedik. Medya eleştirisi yapan bir tanesi tek tek LeMan’da yayınlanan karikatür ve kapakları kendince analiz etmeye çabalayarak yazmış.
Bunu iki defa yayınladı. Mizah zekasının yanından bile geçemeyecek bir potansiyeli olduğundan hepsini g.tünden anlayarak açıklamaya çalışmıştı. Dertleri LeMan’ın itibarını fare gibi kemirmek, yamandıkları iktidar eleştirisini zayıflatmak. Kendileri okyanus ötesi g.t öpme yarışına girdikleri için bilinçaltlarından kusan LeMan 28 Şubat’ta generallerin elini öptü yalanını utanmazca, hayasızca yazabiliyorlar.
LeMan bu ülkede muhalifliğin tarihini yazmıştır. Bunların zavallı beyinleri bırakın LeMan’ın yukarda saydığımız insan hakları mücadelesi, işkence, faili meçhuller, yakılan köyler, yargısız infazlar, ölüm oruçları, cezaevi operasyonları, Cumartesi Anneleri, Susurluk, banka soygunları, yasak, sansür, baskı konusunda yazıp çizdikleri ve tarih yazan sicilini kavrayıp eleştirmelerini sadece gayler için yaptıklarını bile hafsalaları almaz. Kime konuşuyorlar?..
T.A.”
BANGA mühim
aynı şekilde lemana diğer gazetelerdende saldırı oldu, tanıdığım biri kupon biriktitiyormuşta yanına gittiğimde tesadüfen okudum, tam yukarıda yazıldığı gibi saldıran yine olayı tam olarak dötünden anlamıştı, bok atacaklarına yapabiliyorlarsa full yalakalıklarının izin verdiği ölçüde açsınlar bir mizah dergiside, dötüyle anlayanlara bizde dötümüzle gülelim,.....
...yazdıklarım tamamen hayal ürünüdür ve asla yatırım tavsiyesi deyildir, bu nedenle bu yazılanlara göre hareket etmek hatalı sonuçlar ve ciddi zararlar doğurabilir,....
YENİ SINIFIN ‘SİMON’LARI
http://ihsaneliacik.org/makaleler/ye...lari-yeni.html
Konu para olduğunda herkesin dini aynıdır.
Voltaire
İstanbul Ataşehirde etüt merkezine bayan matematik öğretmeni alınacaktır. Matematik öğretmeni olan ya da tanıdığı olan varsa bekliyoruz
Konu para olduğunda herkesin dini aynıdır.
Voltaire
öğrenci kitlesi ilköğretim, diğerlerini aşağıdaki adresten öğrenebilirsiniz...
http://www.akilbahcesi.com/iletisim.html
Konu para olduğunda herkesin dini aynıdır.
Voltaire
muhafazakar kesim yıllarca hor görüldü..tahkir edildi..onlar reaksiyoner olan ,edilgen gurupdu..
çok çektiler..
ama artık güçü,makamı hakettiler..
.kanaat önderleri dışında kimsenin mütevazi hayat yaşama zorunluluğu yok..paranın zekatını verirsen,helal para her zaman helaldir..
onlar öss de ilk bine giriyorlar..
cipe biniyorlar..
ekonomiyi elinde tutuyorlar..helal hoş olsun..ne benim nede geniş bir halk kesiminin rahatsızlığı yok..hatta gayet memnunum..
aşşağılık bir şube müdürünün,başörtülü kızların yüzüne bakmadığını bilirim..
ikna odalarında ağlatmalı seansları unutmadılar..
artık eskisi gibi asla olmayacak ..bu dipden gelen ve akp den büyük dalgadır..
yuh be....ellerinden gelse küresel ısınma bile cemaate bağlanacak..bu olaylar 1970 lerde herşeyin altında komümüstliği aramak gibi cadı avcığı oldu..
mhp bile...tabana ters ''hayır'' kararı aldı..taban bunu gözüne sokunca...
efendim cemaatden dolayı kaleler gitti diyor...
bu ülkede ATATÜRKCÜ DÜŞÜNME DERNEGİ,ÇAGDAŞ YAŞAMA DERNEĞİ VAR MI..VAr.
bunları siyasete etkisi hemde illegal olmadımı..2007 de..bunları laik yaşam tarzını benimseyen hayatları yokmu...var..
madem öyle elbette tersi olan cemaatlerde olmalı..olacaktırda...
Eüzü..ula hani demokratikleşiyırduk yaww.. he pardon sivilleşiyoruz..sonuçta resmi değil sivil polisler olacakmış..teprik ederim
YÖK üniversiteye sivil polis istedi
Paylaş Haberi PaylaşBenim Sayfam Xing FacebookGoogleMySpaceTwitterE-postaFriend Feed
6 Ekim 2010
Türbana yeşil ışık yakan YÖK, sivil polislere de üniversite kapılarını açtı. Okullara gönderilen yazıda, kampüste polisler için yer açılması istendi.
Milliyet gazetesinde yer alan habere göre; Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Başkanlığı, “Özgür ve Güvenli Üniversite” başlıklı toplantıda karar aldı.
YÖK, bu kararı Emniyet Genel Müdürlüğü aracılığıyla 81 il valiliğine gönderdi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, imzasıyla 24 Ağustos’ta gönderilen yazıda, bölücü ve yıkıcı faaliyetlerin hareket alanlarının daraltılmasının eğitim ve öğretim faaliyetlerinin kusursuz yürütülebilmesi için en önemli unsurlardan olduğu belirtilerek, “Şiddet içeren fikir ve eylemler, özgür düşünceyi de baskı altına alacağından, güvenli olmayan üniversitede özgür düşüncenin çıkması da olanaksızdır” denildi.
Yazıda, bu amaçla rektörlüklerden alınması gereken önlemler sıralandı.
Bir bölümü kamuoyunun da talep ettiği önlemlerden oluşan önlemler arasında, üniversitelerde meydana gelecek olaylara süratle müdahale edilmesi için bütün öğretim yılını kapsayacak biçimde kolluk kuvveti ve sivil emniyet personeli görevlendirme yazılarının valiliklerden talep edilmesi istendi.
Yazıda, üniversitelerin uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil polis için yer tahsis etmeleri gerektiği de belirtildi.
Yazıda yer alan kararlar şöyle oldu:
Güvenlik koordinatörleri ile ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları yetkilileri arasında bir yarıyılda en az iki defa toplantı yapılması.
Olaylara süratle müdahale edilmesi amacıyla öğretim yılını kapsayacak şekilde, ihtiyaç halinde başvurmak üzere kolluk kuvveti talebi ve sivil emniyet personeli görevlendirme yazılarının eğitim-öğretim yılının başlangıcında rektörlüklerce valiliklerden talep edilmesi, ayrıca üniversitelerimizin imkânları ölçüsünde ve uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil kolluk güçleri ile ilgili yer tahsis etmeleri.
Yerleşke güvenliğine yönelik olarak giriş-çıkış noktalarının kontrolü, aydınlatma sistemlerinin geliştirilmesi, kamera sisteminin yaygınlaştırılması, fiziki ve parmak izi gibi elektronik tedbirlerin alınması.
Stant, bilgilendirme masaları vb. faaliyetlerin rektörlüklerce kurulan değerlendirme komisyonuna önceden bildirmek ve komisyonun uygun görmesi şartıyla gerçekleştirilmesi, ayrıca öğretim başlamadan önce her kurumun ayrı ayrı stant açması yerine ortak stant açılması.
Öğrencilerin kayıt olma işlemlerine yardımcı olma kisvesiyle öğrencilerle temasa geçen ideolojik grupları, kampüs alanları dışında ve çevrelerinde oluşturulan stantlara müsaade edilmeyerek, gerektiğinde güvenlik kuvvetlerinden yardım talep edilmesi.
Birimlerde ve yurtlarda psikolojik danışmanlık ve rehberlik servislerinin etkin hale getirilmesi.
Öğrencilerden, aynı suçu işleyenlere farklı ceza verilmemesi.
Yerleşkede suç olan faaliyetlerde bulunulması halinde, idari soruşturmanın adli soruşturma sonucu beklenmeksizin yapılması.
Üniversite birimlerinin yoğun giriş-çıkış saatlerinde yeteri kadar ekip marifetiyle gerekli trafik ve güvenlik tedbirlerinin alınmasının kolluk kuvvetlerinden talep edilmesi.
Özel güvenlik görevlilerine eğitim verilmesi.
Olaylara üniversite birim yöneticisi ve özel güvenliğin müdahalede bulunması, olayların önlenememesi durumunda gerektiğinde kolluk kuvvetlerinin devreye girmesi.
Adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi.
Üniversite öğrencilerinin yasal bir tebligat adresinin tespit edilmesi.
BANGA mühim
İngiliz belgesinde Vahdettin için şok iddia
11:44 | 11 Ekim 2010
İngiliz belgesindeki şok iddia 'Vahdettin eğittiği Kürt militanlarla Atatürk'ü devirip bağımsız Kürdistan'ı tanıyacaktı.' İngiliz arşivlerinde yaptığı çalışmalarla tanınan Türk Tarih Kurumu şeref üyesi olan Prof. Dr. Salahi R. Sonyel, Remzi Kitabevi'nden çıkan son kitabı "Kıskaç Altında" İngiliz arşivlerinden çıkan çok tartışma yaratacak bir belgeye de yer verdi.
Irak'taki bir İngiliz polis müfettişinin, İngiliz Yüksek Komiseri ve istihbarat örgütlerine gönderdiği raporuna göre, 1926'da 40 bin Kürt militanın Musul'da Türkiye'ye karşı emekli subaylarca eğitilmişti. Bu militanların önderleri, devrik Osmanlı Padişahı Vahdettin'le ve o sırada Türkiye'nin muhalefet partisiyle Mustafa Kemal'i yönetimden düşürmek için anlaşmışlardı. Vahdettin iktidarı ele geçirince, "Kürt bağımsızlığını" tanıyacaktı.
Irak'taki Polis Cürüm Araştırma Bölümü'ne mensup genel müfettiş yardımcısı J.F Wilkins 21 Ağustos 1926'da Irak İçişleri Bakanı, İngiliz Yüksek Komiseri ve öteki istihbarat örgütlerine gizli bir yazı göndermişti. Bu yazıya bir de rapor iliştirilmişti. Raporda, şu bilgiler vardı: "Doktor Ahmet Sabri ve Kracya Muratyan Musul'a gitmek üzere 16 Ağustos'ta Bağdat'a uğramış; 18 Ağustos'ta Hacı Raşit el Hava'yı ziyaret ederek, ona, amacı Kürdistan'da Türklere karşı harekete geçmek olan kendi partilerine katılmasını önermişlerdi. (...)
KÜRT BAĞIMSIZLIĞI TANINACAKTI
19 Ağustos akşamı her ikisi de doktor Şükrü Muhammed'in evine gitmiş ve orada Doktor Ahmet Sabri onlara Türkiye'de geniş kapsamlı bir isyandan söz etmişti. Bununla ilgili planın amacına da değinen Sabri, Büyük Britanya'dan kapsamlı bir yardım gelmesinin beklendiğini de söylemişti. Kürt asiler epey hazırlık yapmışlardı. 40 bin kadar Kürt militan emekli subaylarca eğitiliyordu.
Bu militanların önderleri düşük Padişah Vahdettin'le ve o sırada Türkiye'nin muhalefet partisiyle şu koşullara göre anlaşmaya varmışlardı: Mustafa Kemal'i erkten düşürmek için bu kişiler yardımda bulunacak; iktidarı ele geçirince 'Kürt bağımsızlığını' tanıyacaklardı. Onların iddialarına göre, aralarında Rusya, Fransa ve İtalya olmak üzere, çeşitli yabancı yönetimlerle görüşmelerde bulunmuşlardı."
ÜÇ AY ÖNCE ÖLMÜŞTÜ
Yazar Sonyel'in kitabın dipnotlarında bu raporun, İngiliz Dışişleri Bakanlığı Foreign Office-FO Arşivi'nde 371/11480/E5456 numarayla bulunduğunu yazdı. Ayrıca Sömürgeler Bakanlığı'ndan Dışişişleri Bakanlığı'na 22.09.1926 tarihli yazıda bulunduğunu; ilişiğinde H.Doobbs'un Sömürgeler Bakanlığı'na gönderdiği 2.09.1926 tarihli gizli yazının da ilişikte olduğu bilgisini de verdi.
Ancak Sultan Vahdettin'in 1926'nın mayıs ayında, yani bu istihbaratın ağustosta alınmasından 3 ay önce ölmüş olması da dikkat çekti.
SONYEL: ÖNCEDEN KONUŞMUŞ OLABİLİRLER
Kitabında 1923'ten günümüze, belgeler ve gizli yazışmalar eşliğinde Türkiye Cumhuriyeti'nin yıpratılarak bölünmesi üzerine yapılan dış çabaları irdeleyen Prof. Dr. Sonyel, belgeye nasıl ulaştığını şöyle açıkladı: "Ben İngiliz arşivlerini didik didik etmiş bir tarihçiyim. İngiltere Dışişleri Bakanlığı Arşivi'ndeki yüzlerce dosyanın hemen hemen tümünü inceledim. Söz konusu belgenin fotokopisini çekmedim ama notlarım arasına almıştım. Devrik Padişah Vahdettin'in ölüm tarihinin bu istihbaratın verildiği tarihten önce olması ilginç bir nokta. Belki de önceden konuşmuş olabilirler. Ayrıca raporda yazılanların tamamıyle doğru olup olmadığını da bilemeyiz. Ben bir tarihçi olarak sadece belgeyi koydum."
HANEDAN ÖLENE KADAR UĞRAŞTI
Konuyla ilgili diğer tarihçilerin görüşleri ise şöyle: Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç (Tarihçi-Yazar): Vahdettin ölene kadar Mustafa Kemal'in ölmesini ve rejimin değişme ihtimalini hep güttü. Kendisini bu amaçla Türkiye'den ziyaret edenlere maddi yardımlar da yaptığını biliyoruz. Bazı kesimlerin 'hanedanın yurt dışına çıktıktan sonra hiçbir şekilde Cumhuriyet aleynhine faaliyette bulunmadığı' yönünde iddiaları vardır. Bu iddialar tamamen mesnetsizdir. Hanedan mensupları, tekrar padişahlığın dönmesi için her türlü faaliyette bulundular. 1938'inde Mart ayında Ankara'da Atatürk'ü öldüreceklerdi. Türk devleti, 30 Mart 1938'de Atatürk'ün hasta olduğunu ilk kez resmi olarak açıklayınca bu suikasttan vaçgeçildi.
Bunun kaynağı İngiliz arşivleridir ve oraya giren kişi de yine Prof. Salahi R. Sonyel'dir. Hanedan mensuplarının İngiltere'de yaşayan kolu, 1937'de İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na yazılı başvuruda bulunarak "Bize 100 bin pound yardım edin. Bu suikastı biz düzenleyelim. Mustafa Kemal'i ortadan kaldırırsak, rejim çöker, tekrar padişahlık gelir. Taht sırası da Vahdettin'in kolundan devam eder' dedi. Bunu söyleyen Vahdettin'in oğlu Şehzade Burhanettin'dir. İngilizler kendi aralarında olayı tartıştılar. Ankara'daki Büyükelçi Sir Loraine'e sordular. Loraine onlara, "Sakın ha muhatap bile almayın, çünkü bu olay duyulursa Türkiye'yi kaybederiz. Burada rejim oturmuştur. Karizmatik liderdir. Bu laik düzen değişmez" diye uyarıyor. İngiltere bunun üzerine olayı teklifi kapatıyor. Bu olay Vahdettin öldükten 11 yıl sonra bile hanedanın, Mustafa Kemal'i ortadan kaldırmayı planlıyorlardı. Bu nedenle Vahdettin'in Irak'ta Kürtleri toplayıp Cumhuriyeti yıkmak için bir girişimde bulunmuş olma ihtimaline şaşırmam.
ŞEYH SAİT ABDÜLHAMİD'İN OĞLUNU GERİ GETİRECEKTİ
Mustafa Armağan (Tarihçi-Yazar): Abdülhamid'in torunu Abdülkerim Efendi'nin Çin Türkistanı'nda Türkler'e yeni bir devlet kurmak için bir çaba gösterdiğini biliyorum. Diğer hanedan üyeleri arasında bu tür ilişkilere bulaşmış kişileri gösteremiyoruz. İstihbarat raporlarının doğruyu yansıttığını söylememiz mümkün değildir. Düzmece belge de üretirler. Fransızlar güya '12 Eylül 1919'da Vahdettin İngilizlerle gizli bir anlaşma yaptı' diye sahte bir belge de üretmişlerdir. Bunun sahte bir belge olduğunu da yine Salahi R.Sonyel ortaya çıkarmıştır. Tabii insanı duyguları da düşürsek, bir insanı bir işten atsalar haksızlığa uğradığını düşünebilir. Kendisini işten atanlara iyi hisler beslemeyebilir. Şeyh Sait isyanında Abdülhamid'in oğlunun Kürdistan sultanı yapılması gibi bir düşünce Şeyh Sait çevresinde oluşmuştur. Bir Peyanname'de Selim Efendi'nin ismi geçiyor. Dolayısıyla bir takım yerlerde bu tip şeyler düşünülmüştür. Ancak o isimlerin, o işlerin içinde olduğunu ispatlamak için başka güçlü karineler gerekir.
(SABAH)
Hızla demokratikleşiyoruz netekim...Kırmızı ile yazılan ifadeler özellikle enteresan.
----------------------------
Gazetecilere operasyon geliyor !.. Akşam yazarı Serdar Akinan yakında başlatılacak bir operasyonun işaret fişeğini polis akademisi üyesi Önder Aytaç'ın attığını duyurdu.O yazıda ne vardı?
Önder Aytaç hedef gösteriyor
Önceki yazımda değinmiştim... Birileri çok rahatsız diye... Hatta bir panik havası var...
Şunu çok net görebiliyorum... . Hanefi Avcı, ’’Haliç’te yaşayan Simon’lar’’ kitabıyla her ne yaptıysa çok ileri gitmiş.
O kadar ki... Vicdanı kusan birileri; onu tanıyan bazı gazeteciler, ’’Yahu bu kadar da olmaz kardeşim... Hanefi Avcı’yı tutuklamanız olacak iş değil... Bırakın kamuoyunu biz bile ikna olamıyoruz... ’’ demeye başlayınca dananın kuyruğu acımaya başladı.
Geçen yazımda iddia ettim.
Birilerinin operasyonel örüntüsünü artık biraz biliyorsam sırada büyük operasyon var.
Bu operasyonda ise Hanefi Avcı’ya destek veren gazeteciler alınacak.
Yani Avcı’yı destekleyen ve kamuoyu oluşturan isimler alınacak.
Kim oldukları belli.
Bunun işaret fişeğini dün Önder Aytaç attı... Fehmi Koru’dan bayrağı devralan bir isim...
Önder Aytaç hafife alınacak bir isim değil. Taraf gazetesi yazarı, polis akademisi öğretim üyesi ve Kültür Bakanımızın danışmanı... .
Dün oldukça teferruatlı, öfke dolu bir yazıyla birilerinin kızgınlığına tercüman oldu. Dil bir gazeteci dili kesinlikle değil... Bu nedenle de bir kolektifin ürünü...
Uzun yazısı nerede yayınlandı dersiniz?
Samanyoluhaber.com’da...
Bu yazı, bir cenahın bu meseleye nasıl bir ruh haliyle baktığının ipuçlarını veriyor... ’Hoşgörü ve diyalog’’ kavramlarını şiar edinen bir cemaatin yayın organında yayınlanan yazıdan kısa bir alıntı yapmak istiyorum...
Bu sözler Önder Aytaç’a ait:
’Ben demedim mi size Hanefi Avcı’nın (ç)enesi ve para(digma)ları söz konusu diye. Adam her haliyle; ’... küçük dağları ben yarattım, büyükleri amcaoğlu... ’ diyor. Ama kabahat sende değil. Bende ve benim gibi olanlarda. Çünkü senin g... tünü biz kaldırdık. Ama kalkan g... ünü indirmek de benim boynumun borcu-dur Hanefi Avcı... Ve sen kimsin ya!.. Böylesi saygısızca bütün adli sistemi karalamaya çalışıyorsun... ’’
’Biz senin g... tünü kaldırdık... Ama kalkan g... ünü indirmek benim boynumun borcudur’’... İfade bu... Cümle kendini ele veriyor. Birileri kaldırmış... Biri de indirecek...
Ama yazının sonuna geldiğimde gözlerime inanamadım.
Önder Aytaç açıkça hedef gösteriyor ve tehdit ediyor:
’Hatta medyatörlerin, DHA ve NTV’yi bile Hanefi Avcı’ya kullandırmalarından kaynaklanan, buralarda Ergenekonvari çalışma yapan bazı gazetecilerin bile sorgulanır duruma gelmeleri söz konusu olacaktır. ’’
Yani?
Birileri çok ama çok öfkeli...
Serdar Akinan / Akşam
BANGA mühim
Şu an 3 kullanıcı var. (0 üye ve 3 konuk)
Yer imleri