kılıçdaroğlu dandikse, liderlik karizması yoksa, iyi bir ev erkeği olacaksa;
AKP neden rahatsız?
savunduğunuz şeye göre daha büyük iyilik mi var AKP için. en büyük destekçisinin siz olması gerekmez mi bu durumda?
asıl çelişki budur...
Printable View
kılıçdaroğlu dandikse, liderlik karizması yoksa, iyi bir ev erkeği olacaksa;
AKP neden rahatsız?
savunduğunuz şeye göre daha büyük iyilik mi var AKP için. en büyük destekçisinin siz olması gerekmez mi bu durumda?
asıl çelişki budur...
[quote=abka;242810]3 yıldır burdayım..[B]burada güncel meselere her zaman konuşulur..[/B]
bırakında herkes kendisi karar versin gereklik-gereksizliğine.....
ilkesel olarakda ilk yazan ben olmam..
bu konular benden önce açılmış.
cevap hakkı herzaman haktır..
zaten bu [COLOR=red]kadar [/COLOR]demiştim..[/quote]
ama siz toplumun [B]en azından[/B] %25'ini temsil eden bir partinin başkan adayını vizyonsuzlukla, genel sekreterini de vefasızlıkla itham ederseniz bu tartışma olmaz, [U]polemik[/U] olur...
şimdi bu partiye gönül vermiş birileri çıksa sizin kalbinizi kırsa hoşunuza gitmez eminim...
düzeyli tartışmaya her zaman varım.. ama içi boş eleştirilerin de daima karşısındayım.. kim olursa olsun...
Birde pivot verelim kısa vade hızlı trader için,
1163 ve 10000.
Altı üstü kazandırır.
Jelibon.
Abdullah Gül ile Kılıçdaroğlu arasında ne fark vardır?
kaldı ki vizyonsuzlukla suçladığınız insan henüz koltuğa oturmamış, tek icraat bile yapmamış bir kişidir.... yani en masum değimle bu tür yaklaşımlar "önyargıdır".. mantıklı bir temele dayandırılamaz... tartışması yapılamaz.. ve sonucu olamaz...
neyse son sözüm budur, uzatmayacağım... size iyi polemikler dilerim abka kardeşim....
[quote=lazar;242836]Abdullah Gül ile Kılıçdaroğlu arasında ne fark vardır?[/quote]
birçok açıdan farklı yönleri var yada çok az benzer özellikleri vardır diyeyim..
güzel soru ama :)))
[quote=YAVUZHAN;242911]birçok açıdan farklı yönleri var yada çok az benzer özellikleri vardır diyeyim..
güzel soru ama :)))[/quote]
Akp, iki temel eksenden oluşur.
Biri, Abdullah Gül'ün lideri olduğu ''Fetullah Gülen eksenidir.''
Diğeri, Tayyip Erdoğan'ın lideri olduğu gruptur. Tayyip Erdoğan grubu diğerinden daha güçlüdür. Akp bir Global Sermaye projesidir, Global Sermaye tarfından iktidara getirilmiştir. Fakat 2007'de ki Aktütün Saldırısı sonrasında, Tayyip Erdoğan'ın lideri olduğu grup, Global Sermaye ile ilişkilerini asgariye indirirken, Abdullah Gül grubu Global Sermaye ile olan ilişkilerini daha da güçlendirmiştir.
2007'den sonra zaten önceden de var olan Abdullah Gül- Tayyip Erdoğan gerilimi ve çekişmesi daha da artmıştır.
Chp ise en basit delegesinden, MKYK üyelerine kadar Deniz Baykal tarafından dizayn edilmiş bir partidir. Kılıçdaraoğlu'da bu dizaynın bir parçasıdır. Daha bir hafta öncesine kadar Deniz Baykal Genel Başkan, Kılıçdaroğlu'da Grup Başkan vekili olarak çok iyi geçinip gidiyorlardı.
Deniz Baykal'ın istifa konuşmasında Fetullah Gülen'e teşekkür etmesi, ''kaset operasyonu'' konusunda Tayyip Erdoğan'ı suçladığını gösterir. Bu, Deniz Baykal'ın ve Chp'nin Globalci olduğunun en önemli göstergesidir.
Kamuoyunda; Kılıçdaroğlu'nun dürüst olması, alevi olması, mal varlığı, Deniz Baykal'ı arkadan hançerlediği gibi boş konular tartışılırken, Global Sermaye sönen bir yelkeninin yerine, yedek yelkenini şişirmeye çalışmakta ve başarılı da olmaktadır.
Abdullah Gül ile Kılıçdaroğlu arasında bulundukları yer açısından hiç bir fark yoktur. İkisi de Global Sermaye'nin birer elemanıdırlar. Sadece Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül'ün laik versiyonudur. Bu fark da Global Sermaye'nin izin verdiği sınırlar içinde geçerlidir. Yani kimse, Türkiye'yi şeriata götüremeyeceği gibi kimse de Türkiye'yi şeriattan(olmayan bir şey) kurtaramaz.
PALA, insanların içine korku salarak, oradan oraya sürükler ve yönetir.
Not: Başka bir nick ile buna benzer bir yazıyı bir başka forumda da yazmıştım. Okuduğunuz için teşekkürler...
Küresel imparatorluğun çıkarlarına hizmet edenler birçok farklı rol oynayabilir. John Perkins’in ortaya koyuşuyla, ekipteki her kişi bir ünvana sahiptir. Mali analizci, sosyolog, ekonomist v.s. Ancak bu unvanların hiçbiri, kişinin kendi tarzınca bir ekonomik tetikçi olduğunu ortaya vurmaz. Bir Londra bankası, tüm personelini saygın üniversitelerden diplomaları olan insanlardan seçer. Kent’de ya da Wall Street’de görmeyi umacağı marka giysilerle kuşanmış insanların oluşturduğu bir offshore şube açar. Ancak bu kişilerin gündelik işi, zimmete geçirilmiş fonları gizlemek, uyuşturucu satışlarından gelen paraları aklamak ve çokuluslu şirketlere vergi kaçırmakta yardım etmektir. Bunlar ekonomik tetikçidir. Bir IMF ekibi, çok gereksinilen ( ve karşılığı, eğitim bütçelerinde kesinti yapmak, ekonomilerini Kuzey Amerikalı ve Avrupalı ihracatçıların tapon mallarının akışına açmak olan ) ilave borç paketleriyle silahlanmış halde bir Afrika başkentine gider. Bunlar da ekonomik tetikçidir. Bir danışmanlık firması, Bağdat’ın Birleşik Devletler ordusunun koruması altındaki “Yeşil Bölgesinde” iş yeri kurar, Irak petrol rezervlerinin yağmalanmasına zemin hazırlayacak yeni yasaların çıkartılmasını sağlar. Bunu yapanlar da ekonomik tetikçidir. Ekonomik tetikçi yöntemleri, yasal (hatta devlet ve yetkili kurumlara dayatılan) yöntemlerden, eksiksiz bir yasa katalogundaki başlıkların hepsini ihlal eden gri bölgelere uzanır. Bunlardan yararlananlar, hesap sorulamayacak, kınanamayacak kadar güçlü insanlar, birinci dünya çevreleri içine yuvalanmış elitlerle onların üçünü dünyadaki müşterileri, dünyayı istediği doğrultuda düzenleyerek çalışanlardır.
Denetim AğıÜçüncü Dünya ülkelerinin borçlarının yıllık ödemeleri 375 milyar dolar gerektirir ki, bu rakam aynı ülkelerin aldığı dış yardımın yirmi katıdır. Nüfusunun yarısı günde 2 dolardan az parayla geçinen Güney Küre’nin - varlıklı Kuzeyin desteğiyle ayakta kaldığı bu sisteme, ”Marshall Planı Tepmesi” denir. Başarısız olmuş bir sistem nasıl olur da varlığını koruyabilir? Anapara, az gelişmiş ülkelere borç ve başka finans şekilleri halinde akıyor ama (John Perkins’in vurguladığı gibi) bunun bir bedeli var; Borcun sağladığı boğucu hâkimiyet, Birinci Dünya hükümetlerine, kurumlarına ve ticari kuruluşlarına, Üçüncü Dünya ülkelerinin ekonomileri üstünde kontrol sağlıyor. Üçüncü Dünya ülkelerini alın ve kurtulmaları son derece güç, gitgide daha kapsamlı ve karmaşık bir hal alan, son derece yaygın mali, askeri ve siyasi bir denetime sahip olan bir ağa yerleştirin.
Küresel Kuzeyin Denetim Ağı:
G8 Ülkeleri – Çok Uluslu Şirketler – Dünya Bankası – IMF
Az Gelişmiş Ülkelere Akan Fonlar:
* Şişirilmiş projeler için verilmiş borçlar
* Yapısal düzenleme borçları
* Gelişim kredileri
* Silah yardımları
* İhracat kredilendirme kurumları aracılığıyla sağlanan fonlar
* Offshore operasyonları
Yardım, Kredi ve Yatırım Sağlama Koşulları:
* Kaynak geliştirme imtiyazları
* Paylaşım sözleşmelerinde tek yanlı yararlılık
* Yerel elitlerle ortaklık
* Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi
* Gümrük tarifelerinin tek yanlı indirimi
* Gereksiz savunma ve güvenlik gücü oluşturulması
* Özel şirket projelerinin gerçekleştirilmesi için kamu yatırımı
* IMF bütçe denetimleri
Paranın Birinci Dünyaya Geri Akış Yolları:
* Kontratlar, borç ödemeleri ve şişirilmiş projelerden alınan bedeller
* Hileli ihaleler
* Anapara kaçışı
* Offshore hesaplarına yatırılan paraların komisyonları
* Manipüle edilen emtia piyasaları
* Zimmete geçirilip, offshore hesaplarına aktarılan paralar
* Silah satışı anlaşmaları
* Tahsisli hizmet ve tedarikçiler
* Vergi kaçırma, para aklama
* Para transferlerinde bedel kaçakları
Uygulama:
* Hileli seçimler
* Rüşvetler
* Askeriyeye ve güvenlik güçlerine sızmalar
* Yerel para biriminin ve faiz oranlarının manipüle edilmesi
* İşbirliğine yanaşmayan liderlerin öldürülmesi
* Yerel milislerin ve güvenlik güçlerinin kullanılması
* Askeri müdahale
YAPILAN BU İTİRAFLAR ÜZERİNE TÜRK MİLLETİ OLARAK GÖRMEMİZ GEREKEN GERÇEKLER
1917 yılında Bolşeviklerin isyanı ile tercihini “Sosyalist rejimden” yana kullanan Rusya, bu paylaşım savaşı sonrasında sınırlarını Orta Avrupa’ya kadar genişletmiş, hatta Almanya’nın iç kısımlarına kadar geldiği için, Berlin kenti bir duvarla ikiye bölünmüştü. Aslında bölünen yalnızca Almanya değildi; siyasi ve sosyal anlamda Avrupa bölünmüştü.Sermayenin önünde iki seçenek vardı. Ya anti-demokratik, emperyalist ve tümüyle sömürüye dayalı sistemine devam edecek ve muhtemelen bütün Avrupa’nın sosyalizme geçmesine seyirci kalacak ya da Avrupa’da tüm dünyanın imreneceği, göreceli de olsa demokratik, eşit ve paylaşımcı bir sosyal devlet anlayışını inşa edeceklerdi. İkinci yolu seçtikleri takdirde hasımlarına kapitalist sistemin adil, eşitlikçi ve demokratik olduğunu göstererek Sosyalist Blok halklarının aklını çelmekle kalmayacak, bir yandan da Avrupa halklarının gözünün sosyalist sistemde kalmamasını sağlamış olacaklardı. Üstelik bu “sosyal devletlerin” nimetlerinden yine en fazla yararlanacak olan kapitalist sistem olacaktı. Sanayiye yapılan altyapı yatırımları (ulaşım, enerji, bankacılık, iletişim vs.) muazzam harcamalar gerektiriyordu ve bu harcamaları halkın sırtından (vergilerle) devlete yaptırmak ve daha sonra özelleştirme adı altında el koymak çok daha karlı olacaktı. Bütün bunlar oluşturulurken, toplumun eğilimlerini de bu minvalde oluşturmaları gerekiyordu. Çok iyi de becerdiler.Yukarıda verdiğim denetim ağı maddelerini inceleyecek olursak, 1950’lerden beri her bir maddenin adım adım üzerimizde uygulandığını görürüz. O günden bugüne kadar olan süreçte, ülkemizde yapılan bu uygulamaları madde madde yazmaya kalkarsak, ciltler halinde kitap olur.
Kısaca özetlemek gerekirse:
Marshall Planını uygulamak, Avrupa’nın ortak mirasını koruyup geliştirmek ve üye olan ülkelerin yaşam standartlarını aynı düzlemde kurgulayabilmek için kurulan Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütüne ( OEEC, 1949 ), o mirasın sahiplerinden sayılarak, kuruluşundan hemen sonra çağırılan üç ülkeden biriydik. Teklifi kabul ederek, hiç ihtiyacımız olmadığı halde Marshall yardımını alarak üye olduk. O dönemde, coğrafi durumunuz müsait değil diyerek, Türkiye’yi NATO’ya almak istemeyenler, OEEC’ye ortak mirasçı vasfıyla bizi örgüte dahil ettiler. Daha sonra ne oldu da bu fikirden vazgeçtiler? Bunun cevabını John Perkins veriyor. Bizim ekonomik kaynaklarımızı ele geçirip, toprak bütünlüğümüzü yok edip, bizi devlet olarak ortadan kaldırıp, dünya üzerinde hâkimiyeti kurgulamak ve Ortadoğu’yu ele geçirmek için bizi Avrupa Birliği yerine Büyük Ortadoğu Projesine dahil ettiler. Büyük Ortadoğu projesinin öngördüğü, projeye dahil edilen devletlerin yokluk ve sefalet içinde tutulup tam zıttı olarak yöneticilerin ise zenginliğin zirvesinde olmaları anlayışını ve bunu sanki toplumların kaderiymiş gibi algılatılması ve bu algılamaların (paradigmaların) doğrultusunda gün be gün hedefe ulaşma çabalarının ne kadar başarıyla sürdürüldüğünü görüyoruz. Özellikle ülkemizde bu çabaların, Menderes döneminde başlatılmış olup, Özal, Demirel ve Erbakan hükümetleri tarafından desteklenerek, bugün tek başına iktidar olan AKP’nin alt yapısının hazırlanmasında ve bu oluşumun halk tarafından desteklenmesi için Fethullah Gülen cemaatinin bu hükümetler tarafından teşkilatlandırılıp önümüze konulmasının, yukarıda yapılan itiraflar sebebiyle gelişi güzel bir tesadüf olmadığını bize ispatlıyor. İlginç olan ise, bu zamana kadar gelen Başbakanlar arasında, R.T. Erdoğan’ın bu projeye eşbaşkan seçilmesidir. Bundan önceki Başbakanlara niye teklif edilmemişti? Ya da edilmişti de bizim mi haberimiz olmamıştı? Sebebi, yıllardır adım adım alt yapısı oluşturulan bu projenin son ayağına gelinmiş olmasıdır. Yakın bir gelecekte ortaya çıkacak yeniden paylaşım savaşında, bölgeyi Ruslara kaptırmamak için Türkiye’yi kendi kontrolünde tutup, bölgede hâkimiyeti sağlamak açısından, kendi sözünden çıkmayacak hükümeti destekleyerek, bölgede İsrail devletini güçlü kılmaktır.Marshall Planının kabulünden sonra 28 Mart 1949 tarihi bize neyi hatırlatıyor? İsrail Devletini fiili olarak tanıyan ilk Müslüman ülke olduğumuzu… Bu da şunu gösteriyor; artık o tarihten bugüne kadar olan oluşturulan iç ve dış politikalarımızın, ABD’yi ve Avrupa’yı güdümünde tutan Siyonistler tarafından oluşturulduğudur. Yıllarca, halkı Avrupa Birliğine üye olacağız vaatleriyle kandırarak oy toplayanlar, muhtemelen bu düşünceye kendilerini de inandırmış olacaklar ki, bu sebeple de 1950’lerden beri ülke çıkarlarına ters düşecek ne kadar talep olduysa, bu hayaller doğrultusunda hepsini yerine getirmişlerdir.Bu çalışmalar son hızıyla hala devam etmektedir. AKP, göreve geldikten sonra, özelleştirme adı altında devletin neredeyse bütün gelir kaynaklarını yabancılara devretti. Son numaraları ise mayın temizlemek bahanesiyle Güneydoğu sınırlarımıza el koyulması. Şu an gündemde olan Güneydoğu sınırlarımızın bu tetikçilere devredilmesi, o bölgenin federatif hale getirilmesi için gerekli olan finansal gücün sağlanmasıyla devletin bölge üzerindeki etkisi tamamı ile ortadan kaldırılıp, bölgeyi ele geçirmek için hazırlanan bir tuzaktır. Yapılan anlaşma gereği sınırları 50 yıllığına kiralayıp, organik tarım için yatırım yapılacağı safsatası ile denetim ağını o bölgede güçlendirmeye çalışıyorlar. Daha önce de tarım yapılacağı bahanesiyle o bölgedeki topraklar Araplara satılmıştı. En önemli petrol bölgemizi elden çıkaracak her türlü anlaşmayı, ülke menfaatinedir diye, iktidar olma güvencesiyle gözümüze sokarak yapıyorlar. Elde ettikleri siyasal güç nedeniyle, önümüzdeki iki yıl içinde hedeflerine ulaşabilmeleri için, hızlandırılmış bir şekilde Abdullah Gül ile Colin Powell arasında gerçekleşen gizli anlaşmanın maddelerini uygulamaya sokup, anayasal değişiklikler de yapıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yapısını koruyacak hiçbir şey kalmayacaktır.Bugün, ABD ve Avrupa tarafından üzerimizde oluşturulan bu denetim ağını ortadan kaldırılması için, ülkeyi “emperyalizme” hizmet eden insanlardan arındırıp, köklü reformlarla devletin yapısını ve işleyişini yeniden kurgulamak gerekmektedir. Ancak şu anda bu hiç mümkün görünmemektedir. Bunun için de millet olarak bir an önce uyanıp, ülkenin işgal güçlerinin elinden kurtarılması bilicine varılmalı ve bu gidişata bir dur denilmelidir.Diyeceksiniz ki, bütün bunları anlamamız için bu itiraflara ihtiyacımız mı var? Tabii ki yok. Ancak morfin verilmiş gibi uyutulan bu insanlara gerçekleri anlatabilmek, olan biteni çok iyi anlayan insanların söylediklerinin, birer komplo teorisinden ibaret olmadığını ispat edilmesi açısından, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi bakımından son derece önemlidir.
[INDENT] Kredi derecelendirme kuruluşlarından Standard & Poor’s’un da, Fitch ve Moody’s’den sonra Türkiye’nin kredi notunu yükseltmesi, övünmelere, övgülere yol açtı. Her ne kadar notun niçin yükseltildiği esnek ifadeler dışında, nesnel bazı nedenlere, verilere dayandırılmasa da, bütçe açığı büyüyen, enflasyon beklentisi yükselen, gizli ve açık işsizlik oranı yüzde 20’lere yükselen, özel ve kamu yatırımları azalan, inşaat sektörü küçülen Türkiye’de not artışı yine bazı yayın organlarının manşetlerinde yer aldı. “Sıfırcı S&P’s bile kredi notumuzu yükseltti” türünden yorumlara yol açtı.
Derecelendirme kuruluşları kurnazca, bir yandan notu yükseltmiş gibi davranarak, bir yerde AKP’ye politik destek verirken; öte yandan gerçekte Türkiye’nin kredilendirme açısından konumunu, risk derecesini değiştirmiyorlar. Yükselttikleri notun pratik açıdan bir katkısı olmuyor. Yaklaşımları “yapmış gibi gözüküp bir şey yapmama” olarak özetlenebilir. Bir yandan Türkiye’den gelebilecek eleştiri, tariz önlenirken, Türkiye’nin derecelendirmede sınıfı, risk katsayısı değiştirilmeden olduğu gibi bırakılıyor.
Standard & Poor’s’un kredi derecelendirme notasyonuna göre, uzun vadeli kredi notu BB (-) ile BBB (-) arası, “dördüncü sınıf” risk kategorisine girer. Daha açık bir deyişle bir ülkenin uzun vadeli kredi notu BB (-), BB, BB (+) ve BBB (-) ise dördüncü sınıf olarak gruplandırılır. Bu nedenle Türkiye’nin kredi notunun BB (-)’den BB’ye ya da BB (+)’ya çevrilmesi Türkiye’ye sınıf atlatmaz. Türkiye sıralamada dördüncü sınıf olarak bırakılır. Türkiye’nin kredi değerliliğinde sınıf atlayabilmesi S&P’s’e göre terfi edebilmesi, üçüncü sınıfa yükselebilmesi için notunun en az BBB olması gerekir.
***
Başka bir açıdan Türkiye’nin kredi notunun yükseltilmesi risk yüzdesini, katsayısını değiştirmemektedir.
Basel II olarak nitelendirilen yeni Basel uzlaşısında, Basel Bankacılık Komitesi ülkelerin merkezi yönetimlerinin kredi riskinin değerlendirilmesinde standart yaklaşımda, B (-) ile BB (+) notuna yüzde 100 risk ağırlığı vermektedir. Görülüyor ki Türkiye’nin kredi notu düzeltmeleri, Türkiye’nin risk ağırlığını ve katsayısını da değiştirmemektedir. Not öyle sınırlar içinde yükseltiliyor ki, Türkiye’nin uzun vadeli olarak hem sınıfı hem de risk ağırlığı veya katsayısı değiştirilmiyor; ama Türkiye’deki yönetimin de yüzüne gülünüyor.
Kuruluşlar ancak nesnel verilere dayanarak doğru öngörülerde bulunuyorlarsa güven, itibar kazanmalıdırlar. Derecelendirme piyasasında bir tür tekel kurmuş, Moody’s, Fitch, S&P’s bizlerin dahi öngördüğü hatta tarih verdiği bir bunalımı görememiş; belki verileri yanlı, hatalı kredi notları ile varlık fiyatlarının balon yapılmasına katkıda bulunmuşlardır. Ayrıca yüksek kredi notu verdikleri birçok kredi kurumu ancak devlet desteği ile ayakta kalabilmiştir. Derecelendirme kuruluşlarının yalnız kredi kurumlarına verdikleri notlar değil, ülke kredi notları da yanıltıcı olmuştur. 2000’li yılların başlarında yüksek not verdikleri, İrlanda, İzlanda, Estonya, Yunanistan, Macaristan, Letonya, Litvanya gibi ülkeler krizi ağır olarak yaşamışlar, hatta magazinleşmiş manşet atmaya eğilimli yayın organlarında bu sayılan ülkelerden bazıları “iflasın eşiğinde” olarak kamuoyuna duyurulmuş, ülkeler satılığa bile çıkarılmışlardır.
Derecelendirme kuruluşlarının özellikle kredi notları manşetlere taşınan kuruluşların bu denli yanlış yapmaları, bilgi düzeyleri, politik eğilimleri, güvenirlilikleri açılarından en azından kuşku yaratmaktadır. Bunların vereceği kredi notuna göre değil, ekonomik başarılarımıza, nesnel verilere ve aldığımız sonuçlara göre değerlendirmek akılcıdır. Artık şu “dış çevreler ne der, ne diyor, ne diyecek” aşağılık duygusundan hele hele şu kapitalist düzenin yönlendirme kurumlarının notlarını dikkate almaktan kurtulalım. [/INDENT]
ABD'de medyayi ve beyinleri kim kontrol eder?
ABD'de her yere yayilan ve en çok seyredilen kanallar yaklasik 15 aile tarafindan ve 24 sirketle yönetilmektedir (Chomsky, 1988, 1991, 1992, 1994). Bu sirketler sunlardir (Chomsky, 1988, 1991): Advance Publications (Newhouse ailesi), Capital Cities (Devlet Kökenli, DK), CBS (DK), Cox Com (Cox ailesi) , Dow-Jones (Bancroft-Cox ailesi), Gannet (DK), GE (General Electric), Hearst (Hearst ailesi), Knight-Ridder ailesi, News Corp (Murdoch ailesi), New York Times (Sulzberger ailesi), Reader's Digest (Wallace ailesi), Scripps-Howard (Scrips ailesi), Storer Corp (Storer ailesi), Taft (Taft Ailesi), Time Inc. (karisik ve DK), Times Mirror (Chandler ailesi), Triangle (Annenberger ailesi), Tribune Co. (McCormick ailesi), Turner Broadcasting (Turner ailesi), Fox Broadcasting (Fox ailesi).
ABD'de bugün, hem gizli-derin devletten izinsiz, hem de bu ailelerden izinsiz hiç bir gerçegi yayimlayamazsiniz (ABD gizli devleti için bkz. Vankin 1996; Constantine1997; Blum 2000). Belirli bir elit zümrenin kontrolü altinda olan ABD medyasinin, bunun bir sonucu olarak da dünya medyasinin gerçeklerle ilgili fazla bir bilgi yayinlanmasi beklenemez. Zaten tüm Amerikan halki 11 Eylül olayinda oldugu gibi medya tarafindan tamamen uyutulmus ve inanilmaz senaryolar ile sadece Amerikan halki degil, tüm dünya kandirilmistir (Meyssan 2002; Sayin 2002).
Bu sirketlerin pek çogunun yöneticisi özel ve elit bir alt kültürden gelmektedir ve hep ayni söylemi dile getirirler ve Yeni Dünya Düzeni'nin temel bir parçasidirlar. Bu egilim, dünyayi dinlemek ve yönetmek için NSA (National Security Agency) tarafindan kurulmus ECHELON sisteminin diger üyeleri Ingiltere, Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya'da da pek degismemektedir (Sayin 1998; Hager 1997). ABD'de de Washington ve New York merkezli CFR'nin yerini bu ülkelerde Bilderberg ve Trilateral Komisyon almaktadir.
Medyanin basinda da mutlaka bu örgütlerin elemanlari bulunur. Asagida bazi örnekleri siraliyoruz (Kisaltmalar B: Bilderberg üyesi; T: Trilateral Komisyon; C: Council on Foreign Relations, en az iki veya üç gizli cemiyete üye olanlardan örnekler verilmistir, bu örgütler daha sonra tanimlanacaklardir, Kaynak: Ross 2000):
Robert Erburu (C ve T): Times Mirror baskani
Forester Lynn ( B ve C): Netwave Inc. Haberlesme sistemleri
Paul Gigot (B ve C): Wall Street Journal, Washington yazari.
Henry Anatole Grunwald (B ve C): Time dergisi, editör
Jimmie Lee Hoagland (B ve C): Washington Post, editör yardimcisi.
Claude Imbert (B ve T): Le Point, Paris.
Dinç Bilgin (B ve T): Sabah Yayincilik ve 1 Numara Yayincilik.
Wyatt Thomas Johnson (C ve T): CNN baskani.
Flora Lewis (C ve T): New York Times, Paris, köse yazari
Charles William Maynes (B ve C): Foreign Policy Magazine, Carnegie vakfi (CIA baglantili)
Albert J. Wholstetter (B ve C): Wall Street Journal, yazar
Robert Leroy Bartley (B, C ve T): Wall Street Journal, Editör ve baskan.
Thomas L. Friedman (B, C ve T): New York Times, köse yazari.
David Gergen (B , C ve T): US News and World Report, Baskan ve editör.
Katharine Graham (B, C ve T): Washington Post, direktörlerden
James Fulton Hoge (B, C ve T): Foreign Affairs Magazine direktörü
(bu dergi CFR'in resmi organidir).
Mortimer Benjamin Zuckerman (B, C ve T): US News ve World Reports, Atlantic Montly, NY Daily News. Bas Editör.
Dünyada hakimiyeti elinde tutan bu Anglo Sakson ve Yahudi medyalarinda tek bir ideolojinin borusu öter: Globalizm. Globalizasyonun ve Yeni Dünya Düzeni'nin temel felsefesini ortaya koyan da ORDO AB CHAO (Kaostan Düzen) mottosu ile ortaya çikmis Illüminati, Skulls and Bones Society (SBS, Kuru Kafa ve Kemik Cemiyeti), Bohemian Grove (veya Bohemian Club) gibi gizli cemiyetlerin ta kendisidir! Daha sonra bu cemiyetlere 20. yüzyilda Council on Foreign Relations (CFR, Dis Iliskiler Konseyi), Bilderberg ve Trilateral Komisyon eklenecek ve diger ülkelere de yayilarak kayitsiz sartsiz bir Yeni Dünya Düzeni veya bir Anglo Sakson Firavunlar devri yaratmak için büyük bir mücadele verilecektir (Sutton 1986; Domhoff 2000; Ross 2000; Marrs 2000).
Dünyadaki pek çok tüketim malzemesini ve diger mallari sistematik gizli örgüt agina sahip bir elitler grubu kontrol etmektedir. Bu elitler grubu tüm dünyaya yayilmislar ve pek çok kilit noktayi bilinçli ve planli bir biçimde isgal etmislerdir. Artik dünyayi yöneten bir Büyük Agabey vardir ve bu Büyük Agabey bahsedilen elitlerin olusturdugu gizli bir agdir; bu agin tarihsel mistik bir geçmisi de vardir! Büyük Agabey örgütünün üye sayisi 8-10 bini asmaz, ama savaslarin çikmasindan dünyadaki para hareketlerine, uyusturucu trafigi ve kara paradan ülkelerin çökertilmesine, hükümetlerin degistirilip, ülkelerin parçalanmasina kadar (Rusya ve Yugoslavya örnegi) bu elitler grubu ve Büyük Agabey etkilidir.
Yeni Dünya Düzeni, arkasinda masonik gizli örgütlenmelerin oldugu bir uluslararasi agin ve Council on Foreign Relations (Dis iliskiler konseyi), Trilateral Komisyon ve Bilderberg isimli örgütlerin planlayip, dünyaya dayattigi kayitsiz sartsiz emperyalist bir sömürü sistemidir.
Yeni Dünya Düzeni ve bu örgütler neden tehlikelidirler?
Yeni Dünya Düzeni'nin amaçlari ve tehlikeleri hakkinda tonlarca kitap yazilmis, globalizasyonun insanliga sunacagi acimasiz gerçekler hakkinda yüzlerce konferans verilmistir. Fakat bahsedilen gizli örgütlerin ve CFR, Bilderberg ve Trilateral Komisyo'nun tehlikeleri hakkinda yazilan kitaplar bir avuçtur. Çünkü bu örgütler hakkinda bilgiye ulasmak çok zordur. Bu örgütlere üye olan kisiler istihbarat örgütlerinin, silahli kuvvetlerin, NATO'nun veya Savunma Bakanliklarinin, bankalarin, dev tröstlerin en tepesindeki insanlardir. Nazilerden pek de farkli olmayan bu insanlarin gerçek yüzlerini daha iyi anlayabilmek, ancak onlarin dünya insanligi üzerinde oynadiklari rolü sergileyerek mümkün olabilir. Bu örgütler niye tehlikelidirler? Çünkü:
Savaslari onlar çikarirlar. Ne kadar sürecegine onlar karar verirler, kimlerin katilacagina ve hangi sinirlarin çizilecegine onlar karar verirler (Su anda içine girmekte oldugumuz savasta oldugu gibi). Birinci Dünya Savasi'nin çikmasinda J. P. Morgan ve Rockefeller'in büyük etkileri oldugu ve savas sonunda da inanilmaz kârlar elde ettikleri bilinmektedir (Marrs 2000). Ayrica 2. Dünya Savasi'nin basinda (Hitler'in yükselisinde de) Rockefeller grubunun Hitler'e yaptigi yardimlar bilinmektedir. Rockefeller'lar, bu Büyük Agabey'in, CFR veya Skulls and Bones Society'nin merkezindedirler.
Parayi kayitsiz sartsiz onlar kontrol ederler. ABD'deki Merkez Bankasi'ndan tutun, diger uluslardaki merkez bankalarina kadar tüm temel bankalarin kilit noktalarini onlar kontrol ederler. Iskonto oranlarini, para teminini, altin stoklarini ve altin fiyatlarini, borsa fiyatlarini onlar ellerinde tutarlar ve kontrol ederler. Dünyada akmakta olan tüm kara para bu örgütlerin kontrolündedir.
Hükümetleri onlar kontrol ederler. Pek çok ülkede kimin basbakan, kimin vali veya kimin yönetici konumuna gelecegini onlar kontrol ederler. Gerekirse hükümetleri yikarlar, yerine yenisini kurarlar, islerine gelmezse onu da yikarlar ve bunu kimsenin ruhu duymadan yaparlar. Medya bu gerçeklerden bahsedemez.
Medya ve bilgiyi onlar kontrol ederler. Temel pek çok medya kuruluslarini onlar kontrol ederler. Beyin yikama yöntemleri ve medyayi yönlendirme yöntemleri korkunçtur. Onlarin izni olmadan büyük medyaya yayin yapmaniz mümkün degildir.
Ücretleri, vergileri maaslari onlar kontrol ederler . Emeginize net olarak hakimdirler. Tüm ücretleri, endüstrilerdeki maaslari, isçi maaslarini onlar kontrol ederler.
Mafyayi onlar kontrol ederler. Detaya girmeye gerek yok, çünkü zaten kendileri mafyadir. Diger mafya örgütlenmelerini onlar kontrol ederler.
Bilimi ve teknolojiyi onlar kontrol ederler. Bilimi ve teknolojiyi çok kilit noktalardaki ögretim görevlileri veya çok kilit noktalardaki sirket görevlileri sayesinde onlar kontrol ederler.
Istihbarat örgütlerini ve ordulari onlar kontrol ederler. ABD'deki hemen her istihbarat örgütünün üst düzey görevlisi veya ileri geleni ya bahsedilen gizli örgütlerin üyesidir, ya da CFR, Trilateral Komisyon veya Bilderberg üyesidir. Avrupa ve Japonya'daki istihbarat örgütlerinde de bu kisiler çok etkilidir. Türkiye'de ise son 50 yildir yönetici konumuna gelmis pek çok kisi ya Trilateral Komisyon veya Bilderberg üyesidir.
Su unutulmamalidir: Bu örgütlerin güçleri, nitelikleri ve üyeleri ortaya çikarildiktan sonra kesinlikle alt edilebilirler. Bu örgütleri böylesine siralamak onlarin yenilmez olduklari vurgulamak amaciyla degil, aksine onlarin iç yapilarini ortaya koymak ve alt edilebileceklerini vurgulamak amaciyla yapilmaktadir.
Asagida her üç örgüte de (Trilateral Komisyon, Bilderberg ve CFR) üye olan kisilerin isimlerini ve bulunduklari konumlari sunuyorum (Ross 2000).
Her üç örgüte de üye olan elitler
Paul Arthur Allaire: Xerox sirketi direktörü, CFR direktörü.
Graham T. Allison: Ulusal Politika Merkezi üyesi, eski CFR Direktörü.
D. Orville Andreas: Archer Daniels Sirketi Baskani.
R. Leroy Bartley: Ünlü Wall Street Journal Editörü.
C. Fred Bergsten: Ünlü Brookings Institition Yöneticisi.
Robert R. Bowie: Kitalararasi Gelistirme Merkezi üyesi.
John Bredemas: Texaco sirketi direktörü, eski senatör.
Zbigniew Brzezinski: Ulusal güvenlik danismani, Stratejik ve Uluslararasi Çalismalar Enstitüsü.
John H. Chafe: Senatör, Fin. Sel. Intellig. Direktör.
Bill Clinton: Eski Baskan , Arkansas Valisi.
Richard N. Cooper: Harvard'da Prof. CFR direktörü, Devlet Bakanligi, Ekonomik isler.
Gerald Corrigan: CFR direktörü, Federal Merkez Bankasi. Eski direktörü, Goldman Sachs.
Lynn E. Davis: Devlet Bakani, Uluslararasi Güvenlik Sekreteri.
John Mark Deutch: CIA direktörü, Savunma Bakanligi.
Martin S. Friedman: Prof. (Harvard) Ekonomik Arastirmalar Ulusal Bürosu.
Stephan J. Friedman: Goldman Sachs Sirketi.
Thomas L. Friedman: New York Times gazetesi, köse yazari.
David. L. Gergen: US News ve World Report Direktör ve Clinton 'in danismani.
Louis Gerstner: IBM Sirketi sahibi ve Baskani.
Kathrine Graham: Washington Post gazetesi, köse yazari ve Brookings Inst.
Maurice Greenberg: CFR direktörü, Am. Int. Group Inc. Baskan Yardimcisi.
Lee Herbert Hesburgh: Senatör , Indiana uluslararasi iliskiler.
W. Alexander Hewitt: Jamaica Büyükelçisi.
James F. Hoge: CFR'nin yayin organi Foreign Affairs'in direktörü.
Richard Holbrooke: ABD Büyükelçisi, B. M. üyesi Credit S. First Boston Corp.
Vernon E. Jordan : Aikin, Huer and Feld Sirketi, RJR Nabisco yöneticisi.
Henry A. Kissenger: Nixon ve Carter dönemi Devlet Bakanligi, Sekreter.
Winston Lord: Devlet Bak. Sekreter yardimcisi, Dogu Pasifik ve Asya Iliskileri.
Jessica T. Mathews: Uluslararasi baris için Carnegie Vakfi Baskani (CIA ve DIA).
Winston P. McCracken: Michigan Üniversitesi Prof.
Robert Strange Mc Namara: Dünya Bankasi Baskani, Eski Savunma Sekreteri, Brookings Inst. (CIA baglantili).
Walter F. Mondale: ABD Büyükelçisi, Japonya Devlet Bakanligi.
J. Benjamin Nye: Hazine Bakanligi Sekreteri ve etkin baskani.
Joseph S. Nye: Ulusal Istihbarat Konseyi Baskani, Harvard Dekani
Rozanne L. Ridgway: Atlantik Konsül, RJR Nab Direktörü.
Charles W. Robinson: Kitalararasi Gelistirme Konsülü, Brookings Inst. (CIA baglantili).
David Rockefeller: Chase Manhattan Bankasi baskani, Rockefeller Sirketi Baskani, CFR baskani, Trilateral Komisyon baska. Bahsedilen tüm örgütlerin basindaki çekirdegin yöneticisi.
Brent Snowcroft: Ulusal Güvenlik Konseyi Baskan yard, CFR eski baskani.
Helmut Sonnefeldt: Brookings ve Carnagie Endowment (CIA baglantili).
George Soros: Soros Fund Baskani, Open Society Institute.
Laura D. Tyson: Prof, Harvard, Ekonomik danismanlik Komisyonu baskani.
Paul A. Volcker: Federal Reserve System (Merkez Bankasi) Baskani.
John C. Whitehead: Brookings Institution baskani (CIA yan kurulusu) NYC, AEA investor.
Paul D. Wolfowitz: John Hopkins Ünv Dekani, Ileri Uluslararasi Iliskiler (CIA).
Robert B. Zoellick: Stratejik ve Uluslararasi Iliskiler Merkezi baskani.
M. Benjamin Mortimer: US News, World Reports, NY Daily News, Atlantic Montly Baskani ve yöneticisi, pek çok medyayi kontrol etmekte.
[INDENT] “Ülkemizde de kapitalist anlayıştan nasibini almaktadır. İç borç 208 milyar TL, dış borç 300 milyar dolar civarında, toplam borç 500 milyar dolar... Bu borcun faizi de yıllık 55 milyar tl, civarında. Türkiye’de 2003 yılı itibariyle nüfusun en yoksul % 10 kesimi gelirin % 1,9 unu alırken, en zengin % 10’un aldığı pay % 34,6’ya kadar çıkmaktadır.
Kapitalist sistemdeki zengin ve fakir arasındaki korkunç uçurum, bizde de görülmektedir. Zengin ve fakirin aldığı paylar arasında 18 kat fark vardır. Dünyada ve Türkiye’de gelir dağılımında çok büyük bir adaletsizlik söz konusudur.
Kapitalizmin gelişmiş kabul edilen ülkelerdeki etkileri özellikle halledilemeyen ekonomi problemleri ile ilgili iken, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde veya geri kalmış ülkelerde bu sistemin etkileri sadece ekonomi ile sınırlı değildir.
Globalizm olarak adlandırılan yeni dünya düzeninde ekonomi ayağı kapitalizm, siyasi ayağı demokrasi ve sosyal boyutu insan hakları olan bir devlet sistemi oluşturulmuştur.
Bu öyle bir düzendir ki, eski ABD başkanı Bush’un ifadesi ile “Ya bizdensiniz ya karşı tarafta” şeklinde bir ifade ile, tüm dünyayı adeta tek tip devlet yapısına sokma hedefidir.
Milli duyguları yok edilerek globalizmin her türlü sömürüsüne ses çıkartmaktan aciz ve adeta gözü kör, kulağı sağır ve dilsiz bir millet meydana getirilerek; parçalanmış, küçülmüş toprak parçası üzerinde kaynakları sömürülen bir devlet meydana getirmek isteniyor. İşte kapitalizmin kuralları bizim gibi ülkelerde bunları yapmaktadır.
Alınan dış desteklerin görünüşte hiç alakası olmamasına rağmen, sosyal sahada yıkıcı etkileri vardır. Bunların belki de en önemlisi, milletlerin inançları üzerinde yapılan tahribatlardır. Bu düzen, dini inançları siyasi bir unsur olarak ele alır.
Kültürel sahada “Dinlerarası Diyalog, medeniyetler ittifakı, hoşgörü” vs. kavramlarla nüfuz edilen ülkelerde milli kimlikler ortadan kaldırılır.. Hatta bu süreçte Dinlerarası Diyalog çalışmaları resmi hükümet politikası haline dahi getirilebilir. Bu çalışmalar kendi kültüründen, medeniyetinden kopan insanlar oluşturmuştur. Bu insanlar dinlerini değiştirir ve artık topraklarının işgaline veya kaynaklarının yabancılar tarafından sömürülmesine karşı etkisiz hale getirilir.
Elde edilen netice, işgale karşı direncini tamamen kaybetmiş bir millettir.. Bugün ülkemizin siyasi, sosyal, iktisadi, sınai, içtimai sayısız ve halli zor pek çok problemlerini konuşurken, globalizmin ana hatları ile verdiğimiz asıl yüzünü değerlendirmek gerekir.
Televizyonlardan hepimiz takip ediyoruz, çiftçi perişan, tarım bitti, hayvancılıkla uğraşan aç, sanayi fabrikaları bir bir kapatılıyor, üretim hızla düşüyor, açlık vatandaşı evini, tarlasını satmaya hatta bir adım ilerisinde intihara sürüklüyor. İşçi, memur maaşları kesintilerden sonra bir hiç mesabesine indi, onlar da aç, çaresiz. Kısaca işçi, memur, tarım kesimi, hayvancısı, ormancısı, emeklisi, öğrencisi, öğretmeni, yaşlısı, genci millet olarak zor günlerden geçiyoruz. Toplumsal bir çöküntü içindeyiz, ahlaki değerler ekonomik sıkıntılar içinde yok olup gidiyor. Yabancı kültürlere özenen gençlerimiz kendi değerlerini adeta küçümser bir halde. Din değiştiren çocuklarımızın sayısı hızla artıyor. Anne–babalar çaresiz. Aileler ile çocukları arasında kültürel bir uçurum var. [/INDENT]
oy kullanalım
[URL="http://www.voborsa.com/forum/showthread.php?t=5511"][COLOR=#810081]http://www.voborsa.com/forum/showthread.php?t=5511[/COLOR][/URL]
iyi tatiller.
Iyi hafta sonlari..
mentalray kapanışı
[IMG]http://i47.tinypic.com/2jawwgm.png[/IMG]
[QUOTE=abka;242726]düşünün p.tesi sabahı önder sav 1.200 delegenin imzası ile baykal çagrılıyor diyor..tam destek var..
ama ögleden sonra kılıçdaroğlunu destekliyorum..isterse baykal bile olsa,yinede ezber bozuyorum diyor...yuh be...
magazinleştirmeyin..gündemi tam takip etmiyorsunuz..[/QUOTE]
sn abka
Siz de bir düşünün bakalım
15 gün içinde öyle bir düzen kuruldu ve gitmez denilen Baykal gibi bir kurt gitti
hem de ne gidiş Fehullah gülen e selam çakarak!!!
ne gerek vardı?
hele düşünün..
rüyanızda görseniz inanırmıydınız?
sn sav da inanmadı belki
inanamadı
belki onu da birileri aramıştır
inandırmıştır
ne dersiniz..
Olan şu;
Manzara değişti
toprak kaydı,zemin oynadı,
ve sanmayın ki giden baykaldır...
Tayyip bey gidiyor.
El sallayın...
1058 yazdık.
dibi bulduk.
1090 yazdık.
tepeyi bulduk.
Pivotu verdik dikkat edin dedik 1063.
Neyse ben bir süre uçar.
İşlerim yoğun olacak.
1115 geçilmeli sonrasında 1130-1136-1146 haftaya. Olmadan kısa vade artıya dönmez.
24-7 fibo pencereye giriyoruz.
Bir öncesi 13-17 idi.
Bittiği an trend olabilir demiştim.
Oldu aşağı oldu.
24-7 de çalkalanma olacak.
28 ana tarih.
Bütün bu aralarda harketin nihai dibi görünecektir.
Şahsi görüşüm diğer ihtmallerim olsada Byük.Bdüş teyiz. Ve devam edecektir.
Bitmesini beklediğim yer 950-1020 arası.
Bu bitince B C yeni zirve yapacaktır.
Ana çöküş C düşüş sonra başlayacaktır.
112XX-(8000-9000)-12000-(5000-6000)
Jelibon.
Halil'in akü olayı.
Asla büyük paraya karşı gelmeyeceksin.
16 Nisanda satışa başlamışlar, 4 Mayısda kesişim noktası.
6 Mayıs piyasa göçüş günü.
sonra tepki.
21 Mayısta 6 Mayısında altını gördük.
Şişko parmakmış, ben yemem deney bu deney.
Jelibon.
geceye longum biraz geç oldu ama
dün bi mok yedim onu çıkarmaya çalıştım düşen piyasada long trede ettim sonu hüsran olmadı ama beni çok yordu.
simtem ala döndü biraz rahatladım
[quote=GATE;242368]Merhabalar;
Uyguladıgım stratejı netıcesınde;
Sabahleyın; yukarıda yazmıs oldugum 69.000 den actıgım uzunların kalan yarısını da 69.600 den kapattım. (Yarısını bır oncekı gun kapatmıs ve yukarıda belırtmıstım).
Endekste 55.100 vadelıdede 69.200 sevıyesının asagı kırılması netıcesınde verdıgım stratejıme baglı kalarak SHORT pozısyon actım...
Gun ıcerısınde ıkı defa 68.200 sevıyelerının denenıp kırılamaması netıcesınde SHORT pozısyonlarımın YARISINI seans sonu olan guclu harekette 68.600 den kapattım. Yarın 69.000-69.200 aralıgının; endekstekı 55.000 sevıyesı ıle ES ZAMANLI yukarı gecıldıgını gorur ısem SHORT pozısyonlarımı kapatıp 55.700 sevıyesıne kadar FLAT bekleyecegım. Bu sevıyesının gecılmesı ıse tekrar UZUN pozısyon alacagım.
Aksı taktırde ıse yanı 68.200 sevıyesının asagı gecılmesı durumunda ; (Kı ben kendı adıma beklemıyorum; ama beklentılerle ıslem yapmadıgımı belırtmıstım); dıger 1/2 pozısyonumuda SHORT a cevırıp daha once vermıs oldugum (vadelı ıcın 66.500 sevıyelerı) hedefımı beklemeye baslayacagım...
Herkese bol kazanclar dılerım.
Not: Goruldugu gıbı belırgın bır stratejısı olup duygusal davranmayan her yatırımcı bu havalarda bıle kar edıyor. Bunun bırde TREND sırasında gerceklestıgını dusunun ve hayal edın...[/quote]
Merhabalar;
Ilgınc; karmasık ve dısıplıne olamayan dostlarımızı zora sokabılecek bır gun ızledık cuma gunu...
Gelelım yorumumuza....
Gun ıcerısınde 68.200 sevıyesının asagı gecılmesı ıse; dıger 1/2 lık SHORT pozısyonumu da actım. Ancak yukarıdada belırttıgım uzere; gunsonu netocesınde 68.200 altında kalınmasını beklemedıgımden asagıdan yukarı donuste; 68.000 den butun SHORT pozısyonları ( kı 1/2 sını 69.200 den acmıstık) kapatıp belırttıgım uzere FLAT kaldım. Bundan Es zamanlı olarak endekste ve vadelıdekı verıdıgım noktaları bekleyecegım...
Herkese ıyı tatıller dılerım...
[B] Kim ne dedi? [/B]
[B][FONT=Arial]CHP 33. Olağan Kurultayı'nda İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlığı'na seçildi. VATAN yazarları Kurultay'da geçerli oyların tamamını alarak 1189 oyla seçilen Kılıçdaroğlu'nu değerlendirdi [/FONT][/B]
[FONT=Arial, Verdana, Helvetica, sans-serif][SIZE=2][B]RUHAT MENGİ:[/B]
Ben konuşmanın bir yerinde gerçekten ağladım. Gözümden süzülme filan değil, hıçkırıklarla... Nerede mi?
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=307040"][B][COLOR=red]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/COLOR][/B][/URL]
[B]ZÜLFÜ LİVANELİ:[/B]
Bugün de ufukların iyice karardığı ve insanların umutsuzluk uçurumlarına yuvarlandığı anda yani gecenin en karanlık anında, şafağı müjdeleyen bir ışık beliriverdi.
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=306977"][COLOR=red][B]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/B][/COLOR][/URL]
[B]REHA MUHTAR:[/B]
Gandhi Kemal’in yanında gördüğümde gözlerim buğulandı...
İki damla yaş süzüldü gözlerimden aniden...
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=307032"][COLOR=red][B]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/B][/COLOR][/URL]
[B]OKAY GÖNENSİN:[/B]
CHP’nin yeni genel başkanının konuşmasının ana hatlarını, “sola dönüş vaadi” olarak yetersiz bulanlar olabilir. Ama bu konuşmayı yapanın...
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=307010"][COLOR=red][B]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/B][/COLOR][/URL]
[B]RUŞEN ÇAKIR:[/B]
Dünkü kurultay itibariyle, Kılıçdaroğlu’ndan “lider” çıkmayacağı şeklindeki yaygın kanının da isabetsiz olduğunu söyleyebiliriz
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=307003"][COLOR=red][B]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/B][/COLOR][/URL]
[B]MUSTAFA MUTLU:[/B]
Dün kurultay salonundan yansıyan görüntüler gösteriyor ki; Kılıçdaroğlu, CHP’yi de Türkiye’yi de alır, götürür!
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=307006"][COLOR=red][B]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/B][/COLOR][/URL]
[B]BİLAL ÇETİN:[/B]
CHP’liler Kılıçdaroğlu ile iktidara yürüyeceklerine inanmışlar. O yüzden içten ve inanarak “Başbakan Kemal” sloganını yürekten haykırıyorlar.
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=307022"][COLOR=red][B]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/B][/COLOR][/URL]
[B]CAN ATAKLI:[/B]
bu Kurultay kadar heyacan veren bir Kurultay yanılmıyorsam hiç olmadı
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=307024"][COLOR=red][B]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/B][/COLOR][/URL]
[B]AYDIN AYAYDIN:[/B]
Gandi Kemal, sadece CHP lilere değil, Tüm Türkiye’ye değişim mesajı verdi
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=307018"][COLOR=red][B]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/B][/COLOR][/URL]
[B]HİKMET BİLA:[/B]
Dün Kılıçdaroğlu’yla başlayan “yürüyüş”ün hedefine ulaşması için bugün atılacak adım da çok önemli...
[URL="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=307019"][COLOR=red][B]TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/B][/COLOR][/URL][/SIZE][/FONT]
[IMG]http://i.tmgrup.com.tr/sbh/2010/05/23/Haber/12585930444.jpg[/IMG]
[B][SIZE=5][COLOR=red]Merkel ve Yunanistan'a dava darbesi[/COLOR][/SIZE][/B]
[SIZE=5] [/SIZE]
23.05.2010
148 milyar euroluk acil yardım paketini meclise zor bela kabul ettiren Merkel koalisyon ortağı CSU'dan gelen darbeyle şoke oldu
[B]Almanya'da [/B]hükümetin Federal Meclis ve Eyaletler Meclisi'ne sunup kabul ettirdiği "Yunanistan'a Acil Yardım Paketi"siyasi depreme neden oldu. Hükümet ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi'nin (CSU) Milletvekili Peter Gauweiler, yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. İktidardaki CDU'nun koalisyon ortağı CSU'dan gelen bu darbe hükümette şok etkisi yarattı.
[B]TRANSFER BİRLİĞİ OLURUZ [/B]
Gauweiler, "Yunanistan'a yardım Maastricht Sözleşmesi'ndeeuronun istikrarı için alınan kararın tam tersine bir durum yaratıyor. Euro, yumuşak bir para birimi olacağı gibi, para birliği de, transfer birliğine dönüşecektir" diyerek kendini savundu. Bu arada Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, Euro Bölgesi'ni desteklemek amacıyla oluşturulan 750 milyar euroluk yardım paketinin Almanya payını onayladı.
[B][B]ALMANYA'YA MALİYETİ 148 MİLYAR EURO[/B][/B]
[B]FEDERAL [/B]Meclis, Yunanistan'a yapılacak toplam 750 milyar euroluk yardımda Almanya'nın üstleneceği 148 milyar euroluk payı, az bir farkla kabul etmiş, ardından Eyaletler Meclisi de pakete onay vermişti. Yardımın kabul edilmesi için en az 312 oyun gerektiği oylamada, 319 milletvekili "evet", 73 milletvekili "hayır" oyu kullanmış, 195 milletvekili de çekimser kalmıştı.
[URL]http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/05/23/merkel_ve_yunanistana_dava_darbesi[/URL]
[IMG]http://i.tmgrup.com.tr/sbh/2010/05/23/Haber/12222026523.jpg[/IMG]
[B][SIZE=6][COLOR=red]Amerikan Hazine Bakanı AB ülkelerine 'elinizi çabuk tutun' diyecek[/COLOR][/SIZE][/B]
[SIZE=6][/SIZE][SIZE=6][/SIZE]
[LIST][*]23.05.2010[/LIST]ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner, AB'li mevkidaşlarına piyasa tepkilerine karşı daha hassas hareket etmeleri ve hızlı karar almaları yönünde baskı yapmak için Avrupa'ya gidecek
Euro Bölgesi'ndeki [COLOR=#ff0000][B]finansal[/B][/COLOR] krizin küresel ekonomik iyileşmeyi olumsuz yönde etkileyeceği yönündeki karamsar hava ABD'yi harekete geçirdi. ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner, önümüzdeki hafta bir dizi ziyaret gerçekleştirmek üzere Avrupa'ya hareket edecek. İngiltere Maliye Bakanı George Osborne ile çarşamba günü Londra'da, Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble ile perşembe günü Berlin'de görüşecek olan Geithner, AB'li mevkidaşlarına iki mesaj verecek. Politik karar aşamasında potansiyel piyasa tepkilerini gözardı etmeden daha hassas davranılması uyarısında bulunacak olan Geithner, 750 milyar euroluk 'acil kurtarma programı'nın onaylanması konusunda Euro Bölgesi ülkelerinden daha hızlı [COLOR=#ff0000][B]hareket[/B][/COLOR] etmelerini isteyecek. AB'li maliye bakanlarının ardından Franfurt'ta Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean- Claude Trichet ile de görüşecek olan Geithner, yapacağı olumlu görüşmelerin ardından piyasalara olumlu mesajlar vermeyi planlıyor. Geithner, küresel iyileşmenin sekteye uğramaması için herkesin üzerine düşen görevi eksiksiz şekilde yerine getirmesi gerektiği yönünde mesajlar vereceği tahmin ediliyor.
[URL]http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/05/23/amerikan_hazine_bakani_ab_ulkelerine_elinizi_cabuk_tutun_diyecek[/URL]
[SIZE=5][COLOR=red][B]Avrupa'ya 'kutsal' fırça![/B][/COLOR][/SIZE]
Papa, hükümetlerin finansal krize karşı başarısız olduğunu söyledi. Etik ve dayanışma çağrısı yaptı
22 Mayıs 2010 Cumartesi, 17:37:02
[IMG]http://im.haberturk.com/2010/05/22/517103_detay.jpg?1274603222[/IMG]
Papa 16. Benedict, dünya finansal sisteminde etik ve dayanışma çağrısında bulundu.
Papa 16. Benedict, yaptığı açıklamada, hükümetlerin, yoksul ülkelere zarar veren spekülasyonlar karşısında uygun biçimde hareket etmede başarısız olduğunu ifade etti.
Konuşmasında herhangi bir ülke ismi vermeyen Papa 16. Benedict, ''vicdan ve akılın etik bileşiminin, zayıf ülkelere karşı sorumsuz spekülasyonları yineleyen ve finansal yönetimde uygun kararlar almayan yöneticilerde zayıf göründüğünü'' bildirdi.
Siyasetin her zaman finans üzerinde baskın olması ve etiğin bütün eylemlere rehberlik etmesi gerektiğini kaydeden Papa 1. Benedict, küreselleşmenin de kamu yararının araştırılmasına kılavuzluk yapması gerektiğini belirtti.
[URL]http://ekonomi.haberturk.com/finans-borsa/haber/517103-avrupaya-kutsal-firca[/URL]
[IMG]http://foto.gazetevatan.com/resimler/space.gif[/IMG]
[B][SIZE=5]Asaf Savaş Akat [/SIZE][/B]
[FONT=Arial][/FONT] [B][SIZE=5][COLOR=red]Euro dağılıyor mu?[/COLOR][/SIZE][/B]
[IMG]http://foto.gazetevatan.com/pics/yazarlar/8.jpg[/IMG][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][SIZE=2] Siyaset çok çabuk bağımlılık yaratıyor. Uzun süredir siyasete hiç bulaşmadan ekonomi yazıyordum. Ama CHP’deki gelişmeler karşısında dayanamadım. İki siyaset yazısından sonra şimdi de bırakmakta zorlanıyorum. [/SIZE][/FONT]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bir gözüm yazımda, diğer gözümle canlı yayında CHP Kurultayı’nı izliyorum. Aklıma eski günler geliyor. 12 Eylül sonrası on yılda acaba kaç SHP-CHP kurultayına katıldım? En az beş kurultay sayıyorum. Daha yüksek olabilir. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Nereden nereye! Diyelim ki bir ay önce falcınız (!) Deniz Baykal’ın on günde siyasetten tasfiye olacağını iddia etti. Asla inanmaz, saçma diye güler geçerdiniz. Atalarımız güzel söylemiş: “Ne oldum deme, ne olacağım de!” [/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]CHP’de bir dönemin bittiği kesindir. Kılıçdaroğlu yönetimi CHP’yi dönüştürebilir mi? Cevap için çok erken çünkü yeterli veri yok. Kadro, parti anlayışı, siyasi temalar, somut politika önerileri, vs. bilinmiyor. Zorluklarını daha önce yazdım. Göreceğiz. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][B]Euro rivayetleri[/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye’de insanların durumlarından şikayet etmelerini rakıya bağlayan eski hikayeyi duymuşsunuzdur. İki Alman Türkiye’ye gelir. Akşam rakı masası kurulur. Küçük şişe bitince Hans konuyu açar: “Yahu ne olacak Almanya’nın bu hali?” [/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Eskiden çok komik gelirdi. Şimdi “Almanya” yerine “euro” deyin. Hiç de komik durmadığını göreceksiniz. Almanların bu soruyu şu sıralarda kendilerine her gün sordukları açıktır. Üstelik rakısız...[/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Euro bölgesinde yaşanan sorunlar iki önemli tedirginlik yarattı. Biri Yunanistan’ın borç geri ödeme gücüdür. Bir kesim moratarium’u kaçınılmaz görüyor. Destek paketi ancak günü kurtarır ama sorunu çözmez, borç silme kaçınılmazdır deniyor. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bu ise diğer tartışmayı canlandırıyor. Yunanistan (Portekiz, İspanya, vs.) borçlarını ödemezse euro ne olur? Bu çapta bir mali fırtınaya dayanabilir mi? Bir kesim euro bölgesinin dağılacağını, yeniden ülke paralarına geri dönüleceğini öneriyor.[/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]İki senaryoyu da abartılı buluyorum. Euro bölgesinin ciddi sorunları olduğu doğrudur. Ama çözümsüzlük noktasına daha çok yol vardır. Unutmayın ki kriz dönemleri tarihi hızlandırır. Sürpriz gelişmeleri tetikler. Öngörüleri fena halde yanıltır. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Thatcher’in Avrupa karşıtı bakanı Ridley kuruluşunda euroyu “Almanların Avrupa’ya el koymak için tasarladıkları bir üçkağıt” şeklinde tanımlamıştı. Ne oldu? Müsrif Yunanlıların faturası şimdi Almanya’ya çıkıyor. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][B]Türkiye’yi etkiler[/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Euro bölgesinin sorunları Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Mal, hizmet ve sermaye akımları açısından ekonominin euro bölgesine bağımlılığı yüksektir. Euro bölgesinin yavaşlaması ihracat ve turizmi vurur. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Konjonktürün bu aşamasında büyüme için kritik değişken dış taleptir. Euronun değer kaybı sorunu ağırlaştırıyor. Geçmişte aşırı değerli TL’nin ihracatçı kesimlere maliyeti parite tarafından kısmen gizliyordu. Bu süreç şimdi tersine dönüyor. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Son olarak bir başka hususa dikkat çekelim. Komşu yanıyor, euro sallanıyor, piyasalar düşüyor, IMF programı yok, vs. ama Türkiye’de mali çalkantı oluşmuyor. Fevkalade önemli bir olgudur. Ekonomik istikrar yolunda önemli bir eşiğin daha aşıldığına kanıttır.[/FONT][/SIZE]
[SIZE=2][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][URL]http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=euro-dagiliyor-mu&tarih=23.05.2010&Newsid=306980&Categoryid=4&wid=8[/URL][/FONT][/SIZE]
[IMG]http://www.zaman.com.tr/sabit/resim/yazarlar.gif[/IMG]
[IMG]http://medya.zaman.com.tr/zamantryeni/pics/yazarlar-detay/selimisiklar.jpg[/IMG] [URL="http://www.zaman.com.tr/ara.do?author=53454CC4B04D2049C59E494B4C4152"][COLOR=#0066cc]SELİM IŞIKLAR[/COLOR][/URL]
[B][SIZE=5][COLOR=red]Obama ve Merkel, köpekbalıklarını kafese almayı başarabilecek mi? [/COLOR][/SIZE][/B]
"Bu arkadaşlar bir kavga istiyorsa, bu benim hazır olduğum bir kavga." sözleri ile bankacılara ve spekülatörlere gözdağı veren ABD Başkanı Obama, 1929 buhranından bu yana en kapsamlı finansal önlemleri içeren yasaları Senato'dan çıkarmayı başardı.
Obama bu adımla akıl almaz riskler alarak krizin derinleşmesine yol açan banka ve finansal şirket yöneticilerine, "Bundan böyle eskisi kadar rahat olamayacaksınız" mesajını en sert biçimde verdi. Spekülatörler için de "bırakınız yapsınlar, bırakınız yıksınlar" serbestliğinin artık sona erdiğini, ayaklarını denk almaları gerektiğini, aksi takdirde piyasadan silebileceklerini vurgulamış oldu.
Almanya Başbakanı Angela Merkel de bir süredir Avrupa piyasalarını ve özellikle Euro'yu tehdit eden sepkülatörlere savaş açtı. Merkel'in sürpriz bir kararla Euro bölgesi borçlarına yönelik açığa satışların yasaklandığını açıklaması piyasa kurallarının değişeceğinin ilk mesajı aslında.
Obama ve Merkel ile özdeşleşse de bunun evveliyatı var. Yeni bir krizi engellemek adına geçen yıl sonlarında G-20 zirvesinde alınan kararlar doğrultusunda atılan adımlar, hayata geçirilmeye başladı. ABD Başkanı'nın yeni sisteminde radikal değişikler yer alıyor. Yeni dönemde finansal sistem sıkılaştırılacak, bankaların hegemonyasına son verilecek, bankalara yeni vergiler getirilecek, bankalar hedge fonlara kredi açamayacak, batması engellenecek kadar büyük söylemi sona erecek. Kredi reyting kuruluşları da sıkı bir şekilde denetlenecek. Banka yöneticilerine yönelik devasa primlerin önüne geçilecek. Almanya da mali işlemleri sınırlamaya yönelik yeni kuralları yürürlüğe koymaya başladı.
[IMG]http://medya.zaman.com.tr/2010/05/23/dowjones01.jpg[/IMG]
PİYASANIN TEPKİSİ NE ANLAMA GELİYOR?
Piyasalar, alınan bu önlemler sonrası aşağı yönlü sert tepkiler veriyor. İlki 2009 sonlarında yaşandı. G-20 zirvesinden sonra borsalar düşüşe geçti. İkinci kayıplar şubat ayında oldu. Goldman Sachs'a yönelik SEC operasyonu sonrası ise üçüncü dalga geldi. Spekülatörler bu önlemleri sert satışlarla karşıladı. Almanya'nın tek başına aldığı izlenimi veren açığa satış yasağı kararı borsaları sarstı. Peki borsalar niçin böylesine bir tepki verdi? Aslında alınan karar sonrası tersi bir durumun olması beklenmez miydi? Köpekbalığı olarak adlandırılan spekülatörler galiba bu karardan hoşlanmadı.
Aslında geçen haftaki analizimizde değindiğimiz gibi mega spekülatörler yeni bir savaş alanı olarak gördükleri Avrupa finansal piyasalarına son 6 aydır yoğun bir şekilde saldırılarını sürdürüyorlar. Buna karşılık Almanya'nın başını çektiği politikacılar ilginç bir şekilde saldırıları ilk başta küçümsüyorlar, sonra da panik havasını kendileri yayıyorlar. Örneğin mart ayı ortasında 'Yunanistan'a acil yardım edilmeli' sözleri üzerine Merkel bu karara ilk karşı çıkan lider olmuş, aynı Merkel daha sonra tersi adımlar atmıştı. Aynı Merkel 17 Mayıs'ta 1 trilyonluk paketin sadece zaman kazandırdığını söyleyerek köpekbalıklarına adeta 'zor durumdayız, saldırılara devam edin' demişti.
'ABD ve Avrupa'nın finansal krizi sadece spekülatör ve bankalara yıkarak işin içinden sıyrılmaları mümkün mü?' sorusuna verilecek cevabı zaman gösterecek. Ama alınan tedbirler belki de kapitalizmi ve kurallarını değiştirmeye yönelik ilk adımlar. Bu sebeple önümüzdeki iki yıl içinde yeni ve daha karışık durumlarla karşılaşabiliriz. 2010 yılının başında borsalar ilk yarıda yükselir demiştik, ama 2009 yılına göre bu yılın daha zor olacağını vurgulamıştık. Bankalara getirilecek vergiler sonrası sonbaharda faiz oranları artmaya başladığında işler biraz daha karışabilir.
Bir G-20 ülkesi olarak haziran sonunda Kanada'da yapılacak toplantıda alınacak kararlara uymak zorunda olduğumuz için bankalara yönelik muhtemel vergi kararları Türk bankalarını da etkileyecek. Piyasalar önümüzdeki haftaya daha sakin ve olumlu başlayabilir. Zira ABD borsası cuma günü kritik 9 bin 900 puandan yukarı tepki verdi. Euro'nun kısa bir süreliğine de olsa yukarı tepki vermesi borsalara yeni alıcıları getirebilir.
Son olarak iki hafta önceki analizimizde Fenerbahçe hisselerinin aşırı pahalandığını, yatırımcıların mağdur olabileceğini vurgulamıştık. Uyarılarımız doğru çıktı. Fenerbahçe şampiyon olsaydı da durum değişmeyecekti.
[IMG]http://medya.zaman.com.tr/2010/05/23/parite01.jpg[/IMG]
[B]Euro derin bir nefes aldı[/B] 2009 yılı sonlarında G-20 ülkelerinin finans sektörü için yeni kurallar belirlemek ve bunların 2012'ye kadar uygulanmasını izlemek üzere anlaşmıştı. Ayrıca dolar likiditasyonunu sınırlamak üzere birtakım kararlar da almışlardı. Bu iki karar sonrası Euro düşüş eğilimine girmişti. Avrupa'da baş gösteren borç krizi, geciken kurtarma kararları da Avrupa borçlanma araçlarında yoğun bir satış furyası başlamasına sebep olmuştu. Spekülatörlerin hızlı bir şekilde çıkışı 1 trilyon dolarlık önlem paketini ortaya çıkarmıştı. Ancak Euro/dolar paritesi bu karara rağmen çarşamba günü gerilemesini sürdürerek 4,5 yıl önce gördüğü 1,2144 seviyelerine kadar geriledi. Geçen hafta ortasında Almanya'nın özellikle Euro bölgesi borçlarının açığa satışını yasaklaması kararı sonrası Euro/dolar karşısında toparlanarak 1,2673'e kadar tepki verdi. Böylelikle kısa bir süre için Euro derin bir nefes aldı. Parite önümüzdeki hafta 1,24 seviyesinin altına inmezse kısa vadede 1,29 seviyelerini test edebilir. Ancak, Euro'nun zayıf durumu orta vadede sat sinyalini sürdürüyor.
[URL]http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=987099&title=obama-ve-merkel-kopekbaliklarini-kafese-almayi-basarabilecek-mi[/URL]
[B][SIZE=6][COLOR=red]ABD'nin finansal sağlığı için şeffaflık şart[/COLOR][/SIZE][/B]
[SIZE=6][COLOR=red][IMG]http://www.hurriyet.com.tr/p/spacer.gif[/IMG][/COLOR][/SIZE][SIZE=6][COLOR=red][IMG]http://www.hurriyet.com.tr/p/spacer.gif[/IMG][/COLOR][/SIZE][SIZE=6][COLOR=red][IMG]http://www.hurriyet.com.tr/p/newsDetail/spacer.gif[/IMG][/COLOR][/SIZE][SIZE=6][COLOR=red][IMG]http://www.hurriyet.com.tr/p/newsDetail/spacer.gif[/IMG][/COLOR][/SIZE][IMG]http://www.hurriyet.com.tr/p/newsDetail/spacer.gif[/IMG]NYT 23 Mayıs 2010[IMG]http://www.hurriyet.com.tr/p/hp/spacer.gif[/IMG][CENTER][IMG]http://www.hurriyet.com.tr/_np/7924/9527924.jpg[/IMG][/CENTER]
[IMG]http://www.hurriyet.com.tr/p/spacer.gif[/IMG]
[IMG]http://www.hurriyet.com.tr/p/newsDetail/spacer.gif[/IMG]
[IMG]http://www.hurriyet.com.tr/p/newsDetail/spacer.gif[/IMG]
[B]ABD’de son dönemde yaşanan gelişmeler, müşterilerine karşı pozisyon alıp, kâr eden bankalar, spekülatif yatırımcılar zayıf finansal düzenlemelerin felakete yol açtığını herkese gösterdi. Ülkenin finansal sağlığı için düzenleyici kurumların daha net roller üstlenmesi ve daha şeffaf bir piyasa gerekiyor.[/B]
Bu yüzden bankacıların yoğun lobi çalışmalarına ve Cumhuriyetçilerin muhalefetine rağmen, Senato’nun finansal reformu en sonunda onaylaması [URL="http://www.hurriyet.com.tr/index/washington/"][COLOR=#0066cc]Washington[/COLOR][/URL] hükümeti ve [URL="http://www.hurriyet.com.tr/index/abd/"][COLOR=#0066cc]ABD[/COLOR][/URL] halkı için iyi bir [URL="http://www.hurriyet.com.tr/anasayfa/"][COLOR=#800080]haber[/COLOR][/URL] oldu.
Bu reformun [URL="http://piyasanet.hurriyet.com.tr/"][COLOR=#0066cc]finans[/COLOR][/URL] sistemini düzeltip düzeltmeyeceği bilinmiyor. Ancak bir çok şekilde bu reform ihtiyaç duyulan değişikliklere yanıt verecek gibi görünüyor.
Yine de Senato ve [URL="http://www.hurriyet.com.tr/index/abd/"][COLOR=#0066cc]ABD[/COLOR][/URL] Kongresi liderleri, önümüzdeki günlerde reform yasasının en son halini tartışmak için bir araya geldiklerinde, paketin eksik noktalarını tamamlamak zorunda kalacak.
Ancak [URL="http://www.hurriyet.com.tr/index/abd/"][COLOR=#0066cc]ABD[/COLOR][/URL]’deki siyasi çatışma sona ermekten çok uzak. Perşembe günü piyasalarda büyük düşüşler görüldüğünde, finansal reforma karşı çıkanlar, bu düşüşü reform paketinin olası olumsuz etkisiyle bağdaştırdı. Cuma günü piyasalar toparlansa da iddialar devam etti. Muhalefet ise çözüm bulunması gereken bir çok konu olduğuna dikkat çekti.
[B]RİSKLİ TÜREV PİYASA [/B]
Bugüne kadar yeterli bir düzenlemeden geçmeyen trilyonlarca dolarlık türev piyasayı kontrol altına hiçbir zaman kolay olmadı. Senato’dan geçip, Temsilciler Meclisi’ne gönderilen reform yasasında, birçok türev ürünün geri ödenmeme riski karşısında, üçüncü bir kaynak tarafından sigortalanması isteniyor.
Bu öneride de bazı açıklar bulunuyor. Düzenleyicilerin gerektiği gibi yapılan türev ürün işlemlerini durdurma ya da iptal etme hakkı yok. Temsilciler Meclisi düzenleyici kurumlara daha fazla yetki verse de yasa tasarısının son şeklinde daha açık kurallar olması gerekiyor.
[B]BATMAYACAK KADAR BÜYÜK [/B]
Hem Senato hem de Temsilciler Meclisi, batmaları ihtimalinde, bütün bir [URL="http://piyasanet.hurriyet.com.tr/"][COLOR=#0066cc]finans[/COLOR][/URL] sistemini etkileyebilecek şirketler için net bir yol haritası çıkarmak istiyor. Bu hamledeki hedef, şirketlerin batmaları durumunda, faturayı masum vergi mükelleflerinden çok gerçek sorumlulara çıkarmak olarak belirtildi.
Finansal ürünlerin tüketicilerinin bu reformla birlikte, aldatıcı [URL="http://www.hurriyetkiyasla.com/"][COLOR=#0066cc]kredi[/COLOR][/URL] işlemlerine karşı korunma altına alınması bekleniyor.
[URL]http://www.hurriyet.com.tr/ekonet/14804132.asp?gid=303[/URL]
[B][SIZE=6][COLOR=red]Avrupa'nın halleri[/COLOR][/SIZE][/B]
[URL="http://www.voborsa.com/forum/#"][COLOR=#0066cc][IMG]http://i.radikal.com.tr/Yazar81x100/2008/08/28/56.Jpg[/IMG][/COLOR][/URL]
[URL="http://www.voborsa.com/forum/#"][COLOR=#0066cc]BARAN[/COLOR]
[COLOR=#0066cc]TUNCER[/COLOR][/URL]
[URL="http://www.voborsa.com/forum/#"][COLOR=#0066cc]Ekonomi[/COLOR][/URL]
23/05/2010
Yunanistan’da başlayan krizin diğer ‘avro bölgesi’ ülkelerine yayılmasını önlemek için alınan tedbirler kısa vadede soruna çözüm getirmiş gözükse de, piyasalarda tedirginliğin devam ettiği gözden kaçmıyor. Hatırlanacağı üzere bundan bir süre önce Avrupa Birliği, bazı Avrupa ülkeleri ve Uluslararası Para Fonu (IMF) bir araya gelerek, krizi durdurmak için 750 milyar avroluk bir fon oluşturmuşlardı. Ayrıca da Avrupa Merkez Bankası sıkıntıdaki ülkelerin devlet tahvillerini satın almaya başlamıştı.
Aslında bu sonuncusu fiyat istikrarına büyük öncelik veren Avrupa Merkez Bankası ve onun başkanı Trichet için şimdiye kadar yürütülen politikalardan tam bir dönüş anlamına geliyordu.
Gerçek şu ki, ‘avro bölgesi’ piyasalarında dalgalanmalar kolay kolay durulacağa benzemiyor. Önceleri yaşanan sıkıntıları başta Yunanistan olmak üzere İspanya, Portekiz, İrlanda gibi ülkelerde yürütülen gevşek mali politikalara bağlamak gibi bir eğilim hakimdi. Çünkü söz konusu ülkeler üstüste büyük bütçe açıkları veriyor ve gayrı safi milli hasılalarına oranla yüksek dış borç biriktiriyorlardı. Böyle bir ortamda, yatırımcılar bu ülkelerin borçlarını ödeyebilecekleri konusunda gövenlerini kaybetmeye başlamışlardı. O nedenle bu ülkelerin çıkardığı tahvilleri elden çıkarma eğilimi giderek artıyordu.
Aslına bakacak olursanız, bu analiz hala geçerliğini kaybetmiş değil. Ancak ‘avro bölgesi’ ülkelerinin yaşamakta olduğu sorunun tümünü açıklamada yetersiz. Kaldı ki, bütçe açıklarının büyüklüğü bakımından diğer ülkelerdeki durum da fazla parlak sayılamaz. Daha önce varılan anlaşmalara karşın ‘avro bölgesi’ ülkelerinin tümünde bütçe
açıkları yüzde 3 ün bir hayli üzerinde.
Öte yandan, zaman zaman Fransız ve Alman liderlerinin iddia ettiği gibi sorunu ‘avro’ya karşı spekülatörlerin kısa dönemde kazançlarını arttırmak için yaptıkları manüpülasyon olarak görmek de yanıltıcı olmaktan öteye gitmiyor.
‘Avro bölgesi’ ülkelerindeki sorun her şeyden çok yapısal nitelikte. Şunu görmezlikten gelmemek lazım. Bu bölgenin önde gelen ülkelerinde yıllık ekonomik büyüme, yüzde 1 gibi daha önceki dönemlerde görülmemiş düzeylere inmiş durumda. Bu ölçüde düşük büyüme ile Avrupa’nın yıllar danberi uygulamakta olduğu politikaları aynen sürdürmesi mümkün gözükmüyor. Bu kadar az büyüme ile yeterince istihdam yaratılması ve uygulanmakta olan sosyal sistemi devam ettirme çabalarını telif etmek kolay olmasa gerek.
O nedenle, yalnız kamu finansmanındaki aksaklıkları gidermekle, bütçe açıklarını makul düzeye çekmekle sorun çözülemez. Ancak ertelenebilir. Burada da karşımıza çıkan soru, Avrupa ülkelerinin yapısal değişimi mümkün kılacak bir siyasal güce sahip olup olmadığı. Şimdilik görünen o ki, Avrupa toplumları böyle bir değişimi destekleyecek hazırlıkta değiller.
O yüzden siyasal partilerin de böyle bir değişimin destekçisi olmaları kolay gözükmemekte.
Olayın bir diğer yönü, ‘avro bölgesinin’ kuzey ülkeleri ile Akdeniz sahili ülkeleri arasında önemli farklılıklar bulunması. Kuzeydeki ülke ekonomileri güneydekilere oranla çok daha rekabetçi bir yapıya sahip. Para birimleri aynı olsa da kuzey, özellikle de Almanya diğer ülkelere daha ucuza mal satabiliyor. Buna bağlı olarak da ciddi bir ticaret fazlası veriyor.
Örneğin Almanya bir yandan daha fazla mal üretip satarken, diğer yandan da yüksek tasarruf eğilimi yüzünden ‘avro bölgesinin’ diğer ülkelerinden yeterince mal talep etmiyor. Bunun da değişmesi gerekiyor. Kimilerine göre ‘avro bölgesinin’ asıl sorunu da bu.
Gözlemciler Avrupa ekonomilerinin yapısal sorunları çözülmeden uzun vadeli, sürdürülebilir bir değişme beklemiyor. Bugün Yunanistan, İspanya ve Portekiz’de kamu maliyesi alanında getirilen sınırlamalar belki kısa bir süre için suların durulmasına olanak verebilir. Ancak, yapısal alanda ciddi bir değişim gerçekleştirilmediği sürece, uzun dönemde sorunların daha da ağır bir şekilde karşımıza çıkması şaşırtıcı olmayacaktır.
[URL]http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=998251&Yazar=BARAN[/URL] TUNCER&Date=23.05.2010&CategoryID=101
Günaydın hayırlı işler bol kazançlı haftalar
[FONT=Times New Roman][SIZE=3][B]Günaydın, [/B][/SIZE][/FONT][B]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3][U]24 Mayıs Pazartesi [COLOR=blue]"Yurtdışı"[/COLOR] Gündeminden Bazı Başlıklar[/U][/SIZE][/FONT][U]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Para Birimi - Makro Ekonomik Gelişme - TSİ - Piyasa Beklentisi - Önceki - Önemlilik Derecesi[/SIZE][/FONT][/U][/B]
[SIZE=3][FONT=Times New Roman][B] USD Chicago Fed Ulusal Aktivite Endeksi (Nis) 15:30 -0.07 Yüksek [/B][/FONT][/SIZE][B]
[SIZE=3][FONT=Times New Roman] USD Mevcut Konut Satışları (Nis) 17:00 5,6Mlyn 5,35Mlyn Yüksek [/FONT][/SIZE][/B]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][U][COLOR=Blue]"Türkiye"[/COLOR] Gündeminden Bazı Başlıklar[/U][/B][/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3][B]Mayıs Ayı TCMB İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı(16:30) [/B][/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Mayıs Ayı TCMB Reel Kesim Güven Endeksi(16:30)[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3][B] Bol Kazançlar. İyi haftalar...[/B][/SIZE][/FONT]
günaydın,
gapli açılışa rağmen sistem satta kaldığı için 1/10 olan şortları 750 ve 700 den ek şortla 2/5 e çıkardım..teprik ederim..sistem al verirse acımam
gunaydınlar...ilişmem buralarda,tehlıkelı bolgeler...
ayrıca avrupa konutlarından levente 1 kusur saatte geldıım ıcın tem ı kutluorum...
taze sortlar flat...
direnc destek olayları
[IMG]http://i45.tinypic.com/xbepvb.png[/IMG]
Günaydın.i.. Kazancınız daim olsun
[IMG]http://img.godmode-trader.de/charts/28/2006/eurusd60min240510.GIF[/IMG]
[IMG]http://forexforums.dailyfx.com/attachments/elliott-wave/57002d1274687716-elliott-wave-trading-discussion-usdcad-1.1.png[/IMG] [IMG]http://forexforums.dailyfx.com/attachments/elliott-wave/57004d1274687986-elliott-wave-trading-discussion-usdcad-2.png[/IMG]
[I] [/I]
[IMG]http://forum.finanzen.net/board/anonymize/attachment.m?aid=322115&resize_x=600[/IMG]
Beyoglu gumussuyu`nda bulunan turk ıs 1. Bolge baskanlıgı`na gelen bır grup
tekel ıscısı, bınayı ısgal ettı. Bınaya pankart asan ıscıler, mustafa kumlu`nun
ıstıfasını ıstedı. Turk ıs 1. Bolge baskanlıgı`na gelen yaklasık 30 tekel
ıscısı, bınayı ısgal ettı. ıscıler, bınaya, `sorumsuz turk ıs yonetımı ve
mustafa kumlu ıstıfa` ve `ıscıler oluyor, sendıkalar susuyor, 26 mayıs`ı satan
turk ıs`ten hesap soracagız` yazılı pankartlar astı. ıscıler sık sık slogan
attı.
Bu arada, polıs ekıplerı de bına cevresınde guvenlık onlemı aldı.
ıscılerın eylemı devam edıyor.
-cıhan-
|