sonuç,
öyleyse, ....
siyaset yolunu açmadan hiç bir finans hiç bir şekilde çalışmaz,.....
bu olmadığında, ya siyaset tıkanır, yada finans,.....
Printable View
sonuç,
öyleyse, ....
siyaset yolunu açmadan hiç bir finans hiç bir şekilde çalışmaz,.....
bu olmadığında, ya siyaset tıkanır, yada finans,.....
öyleyse,....
gerçekleri görmek lazım...
öncelikle demokrasi..
demokrasi denilen kavram ,tamamen ve tamamen toplum ihtiyacından doğması gereken bir yönetim biçimidir...yani süreç tabandan,tavana ilerlemelidir..halktan yönetime doğru..halk diyecek ki,"senin bana sunduğun hak ve özgürlüklerin sınırı,benim kendimi ilerletmeme,tatmin etmeme yetmiyor..bu böyle olmaz.." ve sonrasında,halkın ihtiyaçları doğrultusunda rejim ve yönetim değişir...olması gereken şekil ve süreç budur...
şimdi de bizdeki sürece bakalım...
tarihi boyunca monarşik+teokratik düzenle harmanlanmış ve bu düzeni dna larının en küçük parçalarına kadar işlemiş bir millet,bir kurtuluşun savaşına giriyor topyekün...karşısında ise sanayi devrimini bitirmiş,parayı elinde tutan güçler...ve milli mücadele savaşlarının ardından oluşmuş gencecik,yorgun,tüm gelişimlerden bir haber bir toplum..(ki ben bu itilaf devletlerinin anadolu dan bir anda geri çekilme kararını hiçbir zaman mantığıma yediremedim,yahu zaten savaşlar sonunda ülke iyice yorulmuş,parası zaten yok,girersin birkaç defa daha savaşa,toptan bitirirsin işini ki bunu yapacak teknolojik ve ekonomik gücün var,ama onun yerine neden bir anda çıktın gittin,ne oldu da bu sonuş ortaya çıktı?)
neyse devam edeyim..
ve sen bu herşeyden bihaber genç topluma,demokrasi adını verdiğin rejimi empoze ediyorsun,ilkeler inkılaplar yapıyorsun..bi de gazı veriyorsun,Türk milletinin hakettiği asıl yönetim biçimi demokrasidir diye...(e be kardeşim madem hakediodu da,tarih boyunca neden bir kez bile bunun için bir başkaldırı olmadı..kaldı ki 1900 lerin başındaki arbede ve sorun rejimsel değil,vatansaldı..yani savaşlar,vatan için yapıldı,vatan içindeki yönetim ya da rejim biçiminin eksikliğinden dolayı değil)
ve büyük Atatürk ile arkadaşlarının çalışmaları sonucu Türkiye Cumhuriyeti Devleti yönetim biçimi demokrasi oluverdi...ki ben eminim o zaman Türk halkı ,rejim demokrasi değil X olacak denilse bile bunu koşulsuz kabul edecekti...
peki bu yetti mi..tabi ki hayır..ihtiyaçtan dolayı kazanılmadığı için, Türk halkı demokrasiyi nasıl kullanacağını,onun ne demek olduğunu hiçbir zaman kavrayamadı,anlayamadı..onun yerine demokrasi içinde,erk sahibi olanların içinden (legal,illegal) her seferinde gene bir padişah çıkarma ihtiyacı hissetti..bu ihtiyacı kimi zaman politikadan,kimi zaman tarikatlerden,kimi zaman da ordudan giderdi..çünkü her zaman bir sahibinin olması ihtiyacı genlerinde vardı Türk milletinin...ve güç sahibi olmak isteyen gruplar,bu olguları kullandı ,cahil milleti boyunduruk altına almak için...kimi Atatükçüyüm dedi ,yanına çekti sürüyü,kimi orducuyum dedi,yanına çekti sürüyü,kimi şeriatçıyım dedi yanına çekti sürüyü..
sonra nooldu,Ata'nın ölümünden sonra çok partili rejime geçildi ve diğer parti,cumhuriyetin kurucusunun karşısındaki partiyi rekor oyla iktidar kıldı..(ironinin kralı)
peki sonra?....o partinin başbakanı,yani TC vatandaşlarının %57 sinin takdiri,gene o milletin gözü önünde asıldı...ve kimse hiçbir ses çıkarmadı...son 30 sene ,hele hele son 10 seneden bahsetmiyorum bile...şu an Tayyip ne yaparsa güzel yapar ,ne eylerse güzel eyler diyen milyonlarca insan var ülkede...yahu sormadan,kontrol etmeden böyle bir görüş olur mu?böyle bir demokratik toplum olur mu?...sen zaten kanında padişahlığı yaşarsan hala illaki olur...
demokrasi,gerçekten demokrasi, halkı soru sormaya,çalışmaya,sorumluluk almaya mecbur kılar..."ben birinin paçasından tutayım,o benim yerime karar versin,beni de fazla uğraştırmasın,yormasın" tarzı düşünce demokrasiyi sadece isim olarak yaşatır toplumlarda...tarihi boyunca tembelliğe alışmış bizim gibi toplumlardan da bundan ötesini beklemek hayal olur...çünkü biz faaliyet yerine sadece konuşmaya,söylenmeye alışmış bir toplumuz...
o yüzden göreceğiz ki,Tayyip'le ilgili yazılan bütün bu eleştirilere rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti gözlerini kapayacak fazifesini yapacak...borsamız daha çoookkk yükselecek,ha biz günbegün açlık sınırına daha da yaklaşacağız ama ekonomimiz yıllar geçtikçe yükselecek...
son söz: yiyecek ekmeği bile yoktu Türk Milleti'nin ,o yüzden yıllarca Türklük şovenizmini yedirdiler onlara,karınları doysun diye...
ATHLON
sayın indragandi emekleriniz icin cok tesekkürler
[quote=indregandi;386723]asimetri devam ediyor,....
gold güç kaybederken,....
avroyu dirilttiler,...........
dün bu avro konusuna biraz değinmiştim, ...merkel demiştim, ....bununla ilgili haber derlensin istemiştim,......
neyse,.....bu filip floplara günü gelince şaklatacağız,......
bu gün yazdığım gibi,.......
şort önermedim, trade edebilirsiniz dedim, tabi bunda da hıza yetişebilmek önemli,....
diğer manada,.....623xx ile 618xx e önem verdik, bunun manası ve anlamı üzerinde durduk,......
623xx ve 618xx den yoğun poz açıldı, iki bacaklı bu pozlardan, short taraf 59800 le yapıldı,....ta dün den 63575-675 e işaret ettiğimiz gibi, bu bölge aşımı da içinde bu defa longa denendi, yarın bunun sürüp sürmeyeceğiile ilgili olacağız.....618xx altına düşülmedende emin olmayacağız,....
yine seans ta izah ettiğimiz üzere, üçgen içine girilmesiyle bir sıkışma formasyonu çapsız bir realizeyi beraberinde getirdi,....bu gün kü aaşım ise bu realizenin sınırlı kalması na ve total 1150 puvanlık realizede kafa karışıklığı ve kara, diğer anlamda 63050 maliyet yeresinde ise sürüyü çevirmeye yönelikti,...
yarın yine günün yarısına kadar farklı bir py olmayacak,......
sabah 637xx-627xx muhtemel py başlangıcı olacak,......ya biri, ya biri,....
ikinci yarıda menfi müsbet bir py olabilir,.....
bu asimetri global cukka için yapılıyorsa,.....
şöleki,
dxy yukarı,
gold yukarı,
dici yukarı,
avroda yukarı atağa geçti,....
yani hepsi yukarı,....
ölese bu blanço bitene kadar trade edin,...duygusuz olun,....bu lavuklar tüm globda defter üzerinden cukka peşindeler, yoğun sanatçı çıkarmaları araka arkaya bu yüzden, ne diyeceklerini bile bilemiyorlar, bir gün önce bir şey yok ertesi gün mırıldanıyorlar detone sesleriyle,.................
koyun lan paraları hadi çekirgelerin önüne, lavuklar sizi,....
dötleri yiyorsa bassınlar gaza yukarı,.....bassınlarda binelim tepelerine lavukların,.....
[B][I]...................diğer manada,.....623xx ile 618xx e önem verdik, bunun manası ve anlamı üzerinde durduk,..
burası çok önemli,.....bu elimizde ve beynimizde,......panic yok,.....
623xx üstü long olarak, 618xx altı short olarak, düşüncemiz bu,....
yine geriden takip,....
lavuk önde siz arkada,...geriden geriden bırakın lavuk koşsun, satsın alsın geriden takip,......
niye rakamınız var elinizde, piyasa bilginiz var,....öle deyilmi,....
bu bilgi lavukta yok sizde var,...
bilgiye oynayın lavuğa oynamayın,...
[/I][/B][/quote]
iki hafatadır verdiğimiz bütün seviyeler tuttu, bu seviyeler bazen para kazandırdı, bazende fake nin üretildiği yerler oldu,....
temelde
63825,
63050,
62625,
62125,
61050,
60100,
seviiyeleri bu yerleri oluşturdu,.....
burada hep şunu vurguladık,...63825-6100 arasına sıkışmış bir py, iki anahtar fiyatla çalıştı,...bunlar 63050 ve 62125 fiyatları idi,.....yine dedikki bir mrkez fiyat alıp bunun altına ve üstüne oynamak gerekirse, bu fiyat 62625 fiyatı idi,....
bu mantığa göre, ....63050 den long olan bir kişi,....fiyatlar 63825 geçtiğinde pozunu tutmalı,....
62125 den short açan kişi ise, fiyatlar 61050 seviyesini geçtiğinde pozunu tutmalı,...tadinge vakti olamyanlar ise bu işi 62625 e göre yapamalı idi,...
fiayatlar yatay py nin olşturduğu bu aralıklarda maliyetlenirken,....yeni vade nin başlamasıyla,....bir aralıkta yoğun poz açışına sahne olduk,....bu aralık bize 623xxx-618xx aralığını verdi,....sonrasında pynin bunun altına gidişi fakat kalıcı olmayışı, py nin bunun üstüne çıkşı fakat kalıcı olmayışı,....
düşüncemizi ve bakış açımızı geliştirdi,....yukarıki durağan değerlerden sıyrılıp daha dinamik ve güncel olmak durumundaydık,....ve
artık 623xxx üstüne long, 618xxx altın short durumuna geçtik,....temel mantığımızı ise kovalama işine verdik,....bu bölgede py yapıcıyı fiyatlarında bu bölgeye çok yakın oluşu nedeniyle kovalayacağımızı düşündük,....
yeni bir haftaya başlarken buraya çok yakınız, kovalamaya çok yakınız,....
temel düşüncelerimiz ne kadar bir düşüş öngörsede, hatta bunun seviyelerini koysada,...vade kapanışı maliyet yerlerimni önceden yazıp bulsakta,....burasının bir py sa olduğu mantığından hereket etmeli ve buna göre pozumuzu almak durumundayız,....
şeklimiz ne olursa olsun,....ister poz tutmak taraflısı isterse günlük al sat tarflısıda olsak,.....623xxx üstüne long,...618xxx altına short gerçeğini değiştiremeyiz,.....
dolayısı ile,....burada yapılacak hatalar katalanarak büyüyecektir,....
kendinizi şöle düşünün, düello yapan iki adam,...başlangıç noktasından birbirlerine sırtları dönük ve tabancaları ellerinde tabanca namlusu burunlarına değmek üzere iken,..verilen adım sayısını yürümek üzere, ancak kimin önce ateş edeceğini hesap ederk,....
işte fiyatlarda birbirine sırtı dönük bu iki rakam,...623xx ve618xx seviyesi,....adımcı gitti adımladı geldi,....ve çizgilerini çizdi her iki adam içinde,...şu yukarıdaki durağan değerler referans bu işi için,...
o nedenle, adamlardan birine oynamadan,....her iki adamında kaybetmeye yakın olduğunu düşünerek,....adamlardan birine deyil, adımcıya oynayarak,....
tabi lavuklardan biri adımcıyı vurmazsa,....
annadınız nı,....
duygusallık yok,....623xx üstü long,...618xx altı short, geriden kovalayarak,...poza devam,....
bütün takip edenlerimden önemle rica ederim,....
indregandi,........:..:
[quote=indregandi;386724][IMG]http://666kb.com/i/c0bzhh0kze06wl9fz.gif[/IMG][/quote]
bu 7 tane teşekkür almış, anlaşılmamışmı acaba.........günlükte bütün yakın mesafeleri verdim bu graf üzerinde,.....
bu mesafeler işte bu 623xx-618xxx e göre çıkacak,.....adımcının çizgileride o sarı oklu mesafeler,....
sn. indregandi;
61,800 altı short için ne kadar bir süre bu değerin altında kapanış uygun olur acaba?
yani 61575 e inip tekrar 61800 üstü yaparlarsa, 62625 görüp 61700 yaparlarsa ki; burası büyük önem de ise şaşırtmaca yapacaklardır düşüncesindeyim.
acaba bir kaç defa poz. stop etmeyi kabul mü edelim. yoksa geniş stop mu kullanalım?
[quote=sungur;386908]sn. indregandi;
61,800 altı short için ne kadar bir süre bu değerin altında kapanış uygun olur acaba?
yani 61575 e inip tekrar 61800 üstü yaparlarsa, 62625 görüp 61700 yaparlarsa ki; burası büyük önem de ise şaşırtmaca yapacaklardır düşüncesindeyim.
acaba bir kaç defa poz. stop etmeyi kabul mü edelim. yoksa geniş stop mu kullanalım?[/quote]
çok güzel,....
iki somut hareket var,....somut, duygusal deyil,....duygularımız şüphesiz bambaşka,....
1.623xx üstü long,....
2.618xx altı short,....
diğer somut olay yukarıda tekrar alıntıladığım grafta sıkışma artık sonlara doğru gelmekte ve yakın zaman içinde bir hareketi tetikleyecek,.....
işte burada hata yapmamak gerekli,.....hata yapmamak için,....eğer düşüncemiz bu gelişecek hareketi kaçırmamak için poz tutma eğiliminde ise,...portföyü kendi düşüncemize göre ayarlayarak,...623xx-618xx muhtemel fake bölgesinin, neden fake bir yöne duruş henüz sergilemediğinden,...bu bölgede kovalamaya katılmak,...yani fiyatların aktığı yönde poza geçmek,....bu hatayı sıfırlayacaktır ancak bu bölgenin enine sık bir yönden diğerine geçişleri bir - bakiye ve komisyon bırakacaktır,....bunda şansımız, bu bölgenin yeni vadenin başında bir aşağı yönde ve tersine birde yukarı yönde geçilmesi diğer şansımız ise, yukarıdaki grafın sonlanmaya artık yakın oluşu,.....bu düşünce hedefe gitmeli,....52-47 veya, 66350-68xxx ilk hedefler olarak ...
diğer düşünce ise bu bölgelerde 623xx üstüne yukarı geçişinde long alıp trade etmek,....618xx altında short alıp trade etmek,....
burada problem var, piyasa büyük bir harekete girecekse, kişi psikolojininde etkisi ile bir kaç başarılı hareket sonrasında büyük dalganın içinde kalabilir,....ki divergance ler bile buna yeterde artar,....bu tür düşünce hep stop koyacak, hep hedef koyacak,...her defasında ise bu hareketleri başarı ile uygulayacak,...tabi bir yerden sonra bu hareketlerde bozulma gelecektir,...burada bunun yerine sinyalin geriden takibi daha yerinde olur,...nereye yön verirse,...
y[B][I]ani 61575 e inip tekrar 61800 üstü yaparlarsa, 62625 görüp 61700 yaparlarsa ki; burası büyük önem de ise şaşırtmaca yapacaklardır düşüncesindeyim.
acaba bir kaç defa poz. stop etmeyi kabul mü edelim. yoksa geniş stop mu kullanalım[/I][/B]
bunu cuma günü yazdım, ben kendim çok alakasız bir yerde bekliyorum, shorttan aldığım bütün puvanıda vermeye hazırım,....ağa üstüme gelirse alacak,....ancak ben hareketle ilgiiyim, trade etmemek istiyorum,...o ise beni trade zorladı şu ana kadar, sayısız defa,.....fiyatlar merkezden açtığında buna şansım var zaten, cuma olduğu gibi, ...ancak orada iyi iş çıkardık,...63575-675 önceden gördük işaret ettik,...iki üçgen yeterli oldu buna,....şimdi merkez bunu vermez,.....onun için burada ben ya flat gelmeliydim cumadan, yada ptesi py göçecek ümidiyle pozu taşımak,...çünkü eğer py göçerse fiyat benden açacak,...ben daha rahat hareket edecem, stoplarım çok yukarılarda kalacak,...bu hedefe giderken avantaj sağlayacak,....
çünkü yereleri önceden biliyorum,....asi ile nerede karşılaşacak, asi ile karşılaştığında ki davranış kuralları,....tersine yukarıda stop var,...ve bu stop bir daha poza sokmaz beni,...çünkü yukarıdan yakalıyacak ve ben korkacam,.....
bu böyle,....
sonuç,
ya kovalayacağız,...
ya trade edeceğiz,...
ben kovalıyıcam,....
Pazar, 4 Aralık 2011 - 07:30
[URL="http://haber.sol.org.tr/print/yazarlar/korkut-boratav/ikinci-lale-devri-nin-son-demleri-48995"][IMG]http://haber.sol.org.tr/sites/all/modules/print/icons/print_icon.gif[/IMG]Yazdır[/URL] [URL="http://haber.sol.org.tr/printmail/yazarlar/korkut-boratav/ikinci-lale-devri-nin-son-demleri-48995"][IMG]http://haber.sol.org.tr/sites/all/modules/print/icons/mail_icon.gif[/IMG]Arkadaşına gönder[/URL]
[B]“İkinci Lâle Devri”nin Son Demleri[/B]
Korkut Boratav Bugün bu köşenin okurlarını aşağıdaki iki tablo üzerinde odaklanmaya davet ediyorum. Tablolar, Türkiye ile dış dünya arasındaki ana bağlantıları özetliyor. İlki, “AKP’nin İkinci Lâle Devrinin Son Demleri”ni, yani 2011’in Ocak-Temmuz aylarını kapsıyor. İkincisi ise, Lâle Devri’nin (muhtemelen) bitimini izleyen iki “tedirgin ayı”, yani Ağustos-Eylül 2011’i özetliyor. Tablolarda 2011 verileri, on iki ay öncesiyle karşılaştırılıyor.
“AKP’nin İki Lâle Devri” ifadesini daha önce bu köşede kullanmıştım. Tekrar açıklayayım: Türkiye ekonomisinin kaderinin dış dünyadan gelen kaynak akımlarına teslim edildiği bir dönemden söz ediyoruz. AKP’nin Birinci Lâle Devri, 2003-2007 yıllarını içermekteydi. Bu beş yılda Türkiye’ye giriş yapan yabancı sermaye 185 miyar dolara ulaşmış; ekonomi ortalama yüzde 7.3 oranında büyümüştü.
2008-2009’da uluslararası sermaye hareketleri tersine döndü. Sıcak para Türkiye’den çıkmaya başladı. Vadesi gelen dış krediler yenilenmedi. Ekonomi küçüldü.
2010’dan itibaren metropol ekonomilerindeki likidite genişlemesi, çevre ekonomilerine taştı; AKP’nin İkinci Lâle Devri de bu sayede başladı. Ocak 2010 ile Temmuz 2011 arasında geçen on dokuz ayda Türkiye ekonomisine 93 milyar dolar tutarında yabancı sermaye girdi. Bu kaynak akımının katkısıyla ekonomi 2010’da yüzde 9; 2011’in ilk yarısında yüzde 10.2 oranlarında büyüdü.
Ağustos’tan itibaren AKP’nin İkinci Lâle Devri’nin barutunun tükendiğini göstern işaretler ortaya çıktı. Ekonomiyi aşağıya çekecek yeni, olumsuz bir eğilimin başlangıcında olabiliriz. Tablolarımız bu sürece ve evveliyatına dikkat çekiyor.
***
[IMG]http://haber.sol.org.tr/sites/default/files/fotograf/tablo1_0.png[/IMG]
2011’in yedi “lâle ayı” (Ocak-Temmuz) ile başlayalım ve sayıları bir önceki yılın aynı aylarıyla karşılaştıralım.
Tablonun son sütunu, tüm sermaye hareketlerinde farklı ve artan tempolarda net girişler ortaya koymaktadır. Kayıt dışı sermaye hareketleri (hemen hemen) sıfır’dan 10 milyar dolar eşiğine ulaşmış; her iki dönemde de Türkiye’ye net giriş gösteren yerli sermaye sekiz misli artmıştır. Sıcak para ve borç yaratan sermaye girişlerinde de ılımlı, orta halli artışlar gözlenmektedir.
Bir de dış kaynak hareketlerinin bilançosuna bakalım. Üç farklı tanım söz konusudur: [B]Yabancı kökenli sermaye[/B] yüzde 36; (yabancı, yerli kayıt dışı öğelerden oluşan)[B] toplam sermaye[/B] yüzde 95; (bu toplamdan net kâr/faiz transferlerinin çıkarılmasından oluşan) [B]net kaynak aktarımı[/B] yüzde 106 oranlarında yükselmiştir.
Sermaye hareketlerinin bu boyutlarda pompalanması iç talebe taşınmış ve hızlı bir büyümeye ( “İkinci Lâle Devri”nin başlamasına) yol açmıştır. Ne var ki, cari işlem açığı da iki mislinden daha fazla (yüzde 112) yükselmiştir. Rezervler de artmaktadır; ama, cari açıktaki artış temposu, döviz piyasalarını baskı altında tutmaktadır. Bu dönemde çevre ekonomilerinin çoğunda döviz ucuzlamaktaydı. Türkiye’de ise cari açık etkeni, dolar ve avro’dan oluşan döviz sepetinin yedi ayda yüzde 13 oranında artmasına katkı yapmıştır.
***
[IMG]http://haber.sol.org.tr/sites/default/files/fotograf/tablo2_2.jpg[/IMG]
Şimdi de [I]2011’in iki tedirgin ayına[/I] bakalım. [I]Kayıt dışı[/I] ve [I]yerli[/I] sermaye hareketleri hâlâ [B]net giriş[/B] göstermekte ve (on iki ay öncesine göre yüzde 10 ile yüzde 133 oranlarında) artmaktadır.
Bu katkılar, üç farklı dış kaynak bilançosunun bozulmasını önleyememiştir: [B]Yabancı kökenli sermaye[/B] yüzde 54; [B]toplam sermaye[/B] yüzde 16; [B]net kaynak aktarımı[/B] ise yüzde 21 oranlarında [B]düşmektedir[/B].
İlginçtir ki bu olumsuz etkenlere rağmen cari işlem açığı hızlı (yüzde 61 oranında) artışını sürdürmektedir. Artan döviz talebinin bir bölümü TCMB rezervleri eritilerek karşılanmıştır. Buna rağmen döviz sepeti iki ayda yüzde 7.2 oranında yükselmiştir.
Göstergeler 2011 sonbaharında finansal sistemi tedirginliğe sürükleyecek özellikler taşımaktadır.
***
Bu tedirginlikler son bulabilir mi? En azından kesintiye uğramış görünen “Lâle Devri” geriye gelebilir mi?
Olabilir; şu iki şartla: (a) Avrupa ve ABD Merkez Bankaları, para piyasalarına çok yüksek tempolu likiditeyi pompalamaya başlasınlar; ve (b) Batı bankaları bu likidite artışını çevre ekonomilerine (bu arada Türkiye’ye) aktarsınlar.
Pek olası görünmüyor. Üç nedenle: (a) [B][I]Almanya, piyasalara avro pompalanmasını yakın gelecekte israrla engelleyecektir.[/I][/B] (b) Likidite genişlemesi gerçekleşse bile, bankalar bu kaynakları dış dünyaya taşıyacak güçten yoksundurlar. (c) Ağustos-Eylül 2011’de Türkiye ekonomisini destekleyen kayıt dışı ve yerli sermaye girişlerinin artarak süregelmesi beklenemez. Normal ortamlarda yabancı sermaye ülkeye girer; yerli sermaye ise net çıkış gösterir. Yabancı sermaye hareketleri gerilerken bir de bu “destek” son bulursa, “işimiz Allah’a kalmıştır”.
almanya anlizini çok güzel yapmış,....hakkaten iktisatçı hocamız, 2011 kasımında yazmış bunu, şu ana kadar almanya microfon zamanlarında bu yönde tutum sergiledi,......
demekki iktisatçı var, iktisatçı var, ........
kişiyi nasıl buldum,....fibonaccilerle ilgili bir şey araştırıyorum,....ekşi sözlük diye bir yer var nette,.....oradan geyik yerlerde linker var,..karşıma çıktı,....
Pazar, 13 Kasım 2011 - 07:30
[URL="http://haber.sol.org.tr/print/yazarlar/korkut-boratav/avro-krizi-uzerine-cesitlemeler-48275"][IMG]http://haber.sol.org.tr/sites/all/modules/print/icons/print_icon.gif[/IMG]Yazdır[/URL] [URL="http://haber.sol.org.tr/printmail/yazarlar/korkut-boratav/avro-krizi-uzerine-cesitlemeler-48275"][IMG]http://haber.sol.org.tr/sites/all/modules/print/icons/mail_icon.gif[/IMG]Arkadaşına gönder[/URL]
[B]Avro-Krizi Üzerine Çeşitlemeler[/B]
Korkut Boratav Avro Bölgesi’ndeki son çalkantıları tartışan Batı’nın sağduyulu sağcı iktisatçıları, adım adım bir “felâket senaryosu” üzerinde birleşiyorlar.
Ulaştıkları sonucu özetleyelim: Avrupa Merkez Bankası (AMB), çaresiz kalan her devlete sınırsız borç vermeyi kabul etmedikçe, avro sisteminin kısmen veya tamamen son bulması kaçınılmazdır. Ulusal merkez bankaları, genellikle “borçlanmak için başvurulacak son merci olma” yetkisine sahiptirler. Ne var ki, AMB, bu işlevi üstlenmeyi israrla reddetmektedir.
Peki, AMB tutum değiştirir ve İtalyan, İspanyol, hatta belki Fransız devlet tahvillerini sınırsız satın almaya başlarsa; ayrıca faiz oranlarını da (ABD Merkez Bankası’nın yaptığı gibi) sıfırlarsa sorunlar çözülecek mi?
Bu iktisatçılara göre, AMB’nin tutum değiştirmesi işe yarayacaksa iki ek öğe gereklidir: (1) Parasal genişleme avro’nun değerini yüksek oranda (örneğin 1 avro=1 dolar düzeyine) düşürmelidir. (2) Almanya bütçe açığını yükselterek genişleyici politikalara geçmelidir. Bunlar gerçekleşirse, hem Avro Bölgesi’nin “Dolar Bölgesi”ne (ABD ve Çin’e) karşı rekabet gücü yükselir. Hem de, Almanya’da fiyatlar Güney Avrupa’dan daha hızla artar ve bugünün kriz ülkelerinin Almanya’ya karşı ticaret açıkları frenlenmiş olur.
Ne var ki, bu senaryonun Almanya’nın direnmesi nedeniyle gerçekleşemeyeceği de öngörülmektedir. Fiyat istikrarı Almanya’nın stratejik hedefidir; bundan vazgeçemez. Güçlü avro da, dış dünyaya karşı istikrarın kritik aracıdır; bundan da vazgeçilemez. Almanya Avro Bölgesi içinde, düşük enflasyonun pekiştirdiği rekabet gücünü israrla koruyacaktır. AMB’nin para musluklarını gevşetme temposunu da bu nedenle daima frenleyecektir.
Yukarıdaki seçenekleri dışlayan kemer sıkma, borç silme, banka kurtarma operasyonları sadece zaman kazanmaktadır. Ve avro sisteminin [I]kısmen veya tamamen son bulması [/I]kaçınılmaz olmaktadır. “Kısmî” son bulmanın ilk adımı, Yunanistan’ın Avro Bölgesi’nden [I]ihraç edilmesidir.[/I] Alman Ekonomi Bakanı Rösler hemen hemen açıkça ifade etmiştir ki, artık “gönüllü ayrılma” değil, “ihraç” gündemdedir. Bu adımın, diğer küçük müflisler için de atılabileceği böylece ortaya konmuştur.
Ancak, İtalya iflâs ederse, artık “ihraç” değil; [I]Avro Bölgesi defterinin kapatılması[/I] söz konusudur. Liret, drahmi ve eski paralar geri gelecek; Fransa da herhalde kervana katılacaktır. Almanya, Hollanda ve diğer “çetin cevizler” avro’yu korumayı, kullanmayı sürdürebilirler; ancak, dolara alternatif bir “Avrupa para birimi projesi” böylece tarihe karışmış olacaktır.
Bunlar, “Avro krizi” üzerine gerçekçi, doğru çözümlemelerdir. Ancak, önemli bir eksiklik içererek: Avro Bölgesi’nin hegemonik-bağımlı kutuplardan oluşan, yarı-emperyalist bir yapıya dayandığı ortaya çıkmamaktadır.
Bu çerçevede, avro’nun oluşum, gelişim sürecinin belirleyici öğelerini hatırlatalım:
***
- [I][B]AB’nin hegemon gücü olan Almanya, avro’ya geçiş sürecine de damgasını vurdu. Alman sermayesi 1990’lı yıllarda Doğu Almanya ile birleşmenin getirdiği içe dönük imkân ve yükümlülükler üzerinde odaklanmıştı. Avro’ya geçiş, Almanya’nın sermaye ve mal ihracatına dayalı bir büyüme sürecine yeni baştan dönmesi için fırsat oluşturdu.[/B][/I]
[I][B]- 2000 sonrasında Almanya, Avro Bölgesi’ne büyük boyutlu sermaye ihraç etmeye başladı. Avro’nun ulusal paraların yerine geçmesi, özellikle finans kapital için devalüasyona bağlı kur riskini ortadan kaldıran bir güvence sağlıyordu.[/B][/I]
[I][B]- İrlanda, Portekiz, Yunanistan, İspanya ve İtalya’da, avro’ya geçişte uygulanan kurlar, ulusal paraları (tahminen yüzde 25-30 dolaylarında) aşırı değerli kılmaktaydı. Bu durum, bu ekonomilerin rekabet gücünü başlangıç anında Almanya’nın gerisine düşürmüştü.[/B][/I]
[I][B]- Bu durumda 2000 sonrasında beş kriz ülkesinde ya dış açıklar hızla yükseldi; ya da cari işlem fazlaları, açıklara dönüştü. İtalya, adım adım bir yarı-çevre ekonomisi konumuna sürüklendi. Alman sermayesi, özel sektör borçlanmasının ve kamu açıklarının finansmanını sağladı.[/B][/I]
[I][B]- Zaman içinde bu ekonomilerde fiyatlar Almanya’daki enflasyonun iki kat üzerinde seyretti. Avro dolara karşı pahalılaştı. Dolayısıyla 2000-2007 arasında beş kriz ülkesinin rekabet gücü hem Almanya’ya, hem de bölge dışına karşı daha da aşındı.[/B][/I]
[I][B]- 2008-2009’da finansal kriz patlak verdi; batık banka, özel sektör borçlarının devletleştirilmesine yol açtı. Cari işlem ve bütçe açıklarının finansmanı için gereken borçlanma maliyeti arttı. Avro sisteminin dayandığı asimetrik, eşitsiz yapı, bir borç krizini fitillemiş oldu.[/B][/I]
[I][B]*** [/B][/I]
[I][B]2000-2011 dönemi, emperyalizme damgasını vuran hiyerarşik, asimetrik yapının Avro Bölgesi içinde de işlediğini ortaya koyuyor. Dünya ekonomisinin metropolü ile çevresi arasında neoliberal dönem boyunca gözlenen ilişkilerin bir benzeri, son yıllarda Almanya ile yakın çevresi arasında da gerçekleşmiş gibi görünüyor.[/B][/I]
[I][B]Önce, metropolden (Almanya’dan) çevreye (beş kriz ülkesine) büyük boyutlu kaynak aktarımının gerçekleştiği bir dönem yaşanıyor. Çevre ekonomilerinde ithalata, özel sektör ve kamu borçlanmasına dayalı bir canlanma ve büyüme konjonktürü böylece mümkün oluyor.[/B][/I]
[I][B]Zamanla kaynak aktarımının metropol lehine dönme aşaması gelir. Dış kaynak girişlerinin yavaşlaması, durması sonunda yüksek boyutlu dış açıkların sürdürülemeyeceği ortaya çıkar; canlanma konjonktürü bir finansal kriz ile son bulur.[/B][/I]
[I][B]Kriz, uluslararası sermayenin talepleri doğrultusunda (IMF ve Almanya gözetiminde) yönetilir. Temel öncelik, borçların kemer sıkılarak (halk sınıfları tarafından) ödenmesidir. Bu reçete kabul edilirse, IMF’nin ve AB kurtarma fonu’nun çevre devletlerine açtığı krediler kaynak aktarımını kolaylaştıracaktır.[/B][/I]
Canlanma-kriz aşamalarından oluşan çevrim ve reçeteler, son otuz yıl içinde Üçüncü Dünya’da (örneğin Türkiye’de) yaşananlarla yakın benzerlik gösteriyor.
Ancak, büyük bir ekonominin (İtalya’nın) kriz kervanına katılması geleneksel reçetelerde tıkanmaya yol açıyor. Uluslararası sermayeye hesap vermekle yükümlü teknokrat hükümetlerle tıkanmanın aşılması umuluyor.
Nihaî hesaplaşmayı ise, herhalde, halk sınıflarının adım adım enternasyonalist boyut kazanan direnmeleri belirleyecektir.
burada da, avro krizi üzerine yazmış,...ve almanya ile ilgili görüşleri önemli,....
[img]http://666kb.com/i/c0fklv9k9ictqm13w.png[/img]